Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar!
Yirmi İkinci Bölüm: YENİ ETKİLEŞİMLER
"Yağmurlu bir günde görmüştüm seni."
Gecenin bir yarısı olmasına rağmen, herkesin hep bir ağızdan söylediği beste ile inliyordu sitenin sokakları. En önde Egemen, Adel, Eren ve Adal'ın diğer arkadaşları vardı. Hepsi Adal'ı ortalarına almış, onu kutluyorlardı.
Biz ise arkada gülümseyerek onları izliyorduk. Onlara göre daha sessiz ve daha sakindik.
"Üstünde çubuklu formamız vardı!"
Hafif atıştırmaya başlayan yağmur ile Adal birden bu besteyi söylemeye başlamış, herkeste sorgusuzca ona eşlik etmeye başlamıştı. Zaten kimse bir besteyi de neden söylediğini sorgulamazdı ya... Adalların bahçesine girdiğimizde, Adal kafasını hafifçe arkaya çevirdi ve gülümsedi. Dudaklarımdaki gülümseme biraz daha genişledi. Adal'ın gözleri yavaşça üzerime kaydığında yüzündeki gülümsemesi daha geniş bir hal alımış ve gözleri ışıldayarak bakmıştı bana, ben de onun bakışı ile gözlerimi yavaşça üzerime çevirmiştim. Gördüğüm çubuklu forma ile kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.
Üzerimde bunun olduğunu bile unutmuştum ben.
"Bir anda tutuldum, aşık oldum ben."
Anlaşılan Adal, benim aksime, üzerimdeki formayı unutmamıştı.
İçime bir utanç duygusunun yerleştiğini hissederken, diğerleri besteye devam etmiş ve sonlandırmışlardı. "Hadi siz oturun." dedi Adel erkeklerin arasından çıkarken. Yüzünde geniş bir gülümseme vardı. Yanıma yaklaştığında beni kolumdan yakaladı. Yüzümdeki gülümseme solarken, şaşkınlıkla ona baktım. O ise beni asla umursamadan Eylül'e bir bakış atmıştı. "Biz bir çay koyalım."
Kimsenin bir şey demesine izin vermeden eve doğru yürümeye başladık. "Sorgu vakti Piraye Hanım." dedi Adel, imalı bir sesle. Evin kapısını açmış ve geçmem için bana yol vermişti. Kaşlarım çatılırken sorar bir bakış attım ona. "Ne hesabı?"
"Salak salak sorular sorma Piro." dedi Eylül beni evin içine iterken. Ardından ikisi de arkamdan girmişti. "Besteler, tuhaf tavırlar, öpücükler... Bunların hesabı."
Mutfağa girdiğimizde ikisi de eli belinde önümde dikilirken, yüzümdeki gülümsemeyi bastıramadığım için elimi dudaklarımın üzerine kapattım. Eylül ve Adel bu hareketim ile şaşkınca birbirlerine bakmışlardı.
"Bayılacağım galiba..." dedi Adel, Eylül'ün üzerine doğru yığılırken. Kirpiklerini kırpıştırarak bakıyordu bana. "Ne yaptı abim sana da bu hale geldin?"
"Teni nasıl kızarmış..." dedi Eylül beni yavaşça incelemeye başlarken. Gözlerini kısıp beni mercek haline almıştı resmen. Ben ise aldırmadan gülmeye devam ediyordum. "Çok utanıyor, belli."
"Aramızda başka çubuklu giyen yoktu, o beste Piraye'ydi." dedi Adeli Eylül'e doğru dönerken. Yüzüne oldukça ciddi bir ifade yerleştirmişti. Eylül'de onu onaylarken, çaycıya çayı koydum ve sırtımı tezgaha yaslayıp onu izlemeye başladım. "Cepte o."
"Golden sonraki öpücükte onaydı." dedi Eylül gözlerini kısarken. Bu ikisinin bakışlarının da yeniden bana dönmesine neden olmuştu. Dudaklarımı birbirine bastırarak ciddi olmaya çalıştım. "Piraye..." diye mırıldandı kuzenim bana doğru adımlarken. "Adal senin peşinden geldikten sonra ne oldu?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YULA
Ficção Geral'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever: 4' Tek bir dünyada, nasıl olurdu da birbirinden çok farklı iki dünya olabilirdi? *** "Abart." dedi Eylül memnuniyetsiz ifadesi ile bana bakarken. "Gayet tatlı bir çocuk. Kıvırcık falan, beğendim ben." diyerek d...