Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar!
Otuz İkinci Bölüm: BEN HİÇ UNUTMADIM
Eskiye duyulan özlem mi daha çok üzerdi insanı yoksa bir daha asla eskiye dönemeyecek olmanın verdiği yakıcı his mi?
"Yağmurlu bir günde görmüştüm seni!"
Beynimin içinde bin bir türlü düşünce dolanıyordu ve her düşüncenin sonu aynı kişiye varıyordu: Adal Kongar.
"Üstünde çubuklu formamız vardı!"
Üzerindeki 15 numaralı çubuklu forma ile yeşil sahada oradan oraya koşturuyordu. Ben ise her zamanki yerimde onu izliyordum. Bu bana on sekizimdeymiş gibi hissettirse de biliyordum ki değildim. Aradan yedi yıl geçmişti. Kimine göre çoktu, kimine göre sayılı gün çabuk geçtiği için azdı. Ama araya kocaman bir ayrılık ve yedi yıl girmişti. Ve bu nasıl telafi edilirdi bilmiyordum.
"Bir anda tutuldum aşık oldum ben!"
Abim her şeyi akışa bırakmam gerektiğini söylemişti. Dediğini yapmaya karar vermiştim. Çünkü yedi yılda beni de onu da yakından görüp her şeye şahit olan ve anlayan tek kişi oydu. Ve abim her şeyin en doğrusunu bilirdi.
"Hayatın anlamı siyah beyazdı."
"Çok özlemişim bu anları." dedi Eylül beni kendine çekip sıkıca sararken. Topluca maça gelmiştik ve bu bizim için uzun zamandır hasret kalınan bir şeydi. Annemler balkonda maçı izliyorlardı, biz ise yedek kulübesinin hemen arkasında. Bizim için eskiden kalma bir klasikti. "Seneler önce bu anı özleyeceğimi söyleseler gülerdim gerçi ama."
Yüzümde bir gülümseme oluşurken başımı ona çevirdim ve onu hafifçe onayladım. Senelerce zorla bu statta maç izlemek zorunda bırakılmıştık. Tabi o zorunluluk, işin içine aşk girince ortadan kalkmıştı ama. "Maça gitmemek için annemlere rüşvet teklif ettiğimiz zamanları çabuk unuttuk bence."
Eylül gülerek kafasını salladı. İkimizin de kafasının içinde o zamanlar canlanmış olmalıydı. Ki annemler bu anları şu an hatırlasa bizimle ölümüne dalga geçerdi. Gerçi zamanında geçmişlerdi ya... "Annemler bu konuşmamızı duysa ağlarlar bence."
Adel'in aniden yükselen sesi ile bakışlarımız onu bulurken, kocaman açtığı endişeli gözleriyle sahaya baktığını gördük. Ellerini dudaklarının üzerine kapatmış ve yüzünde korku dolu bir ifade vardı. Bakışlarım sahaya döndüğünde Egemen'in yerde olduğunu gördüm. Yüzündeki acı dolu ifade oturduğum yerde kalkmama neden olurken statta yuhlama sesleri yükselmişti.
"Çok kötü düştü." dedi Adel ağlamaklı çıkan sesiyle. İçimde bir endişe filizlenirken sağlık ekibi sahaya girmiş, oyun duraklamıştı. Adal koşarak Egemen'in yanına gelip yere çöktü ve omzunu tuttu. Onun yüzünde de bizimkine benzer bir endişe yer edinmişti. Diğer takım arkadaşları ve karşı takımdan birkaç kişi de Egemen'in başında toplanmıştı. "Eren?"
Eylül'ün korku dolu sesi kulağıma dolarken gözlerimi Egemen'in üzerinden çekemiyordum. Futbolda sakatlanmak, zarar görmek ve diğer şeyler olağandı. Ancak bu bizim korkmamıza engel olamıyordu. Maçlarda yerle buluştukları her anda elimiz kalbimizde gelecek olan haberi bekliyorduk. İyi bir haber geldiğinde ise derin bir nefes alıp rahatlıyorduk. Aksi bir durumla hiç karşılaşmamıştık. Umuyordum ki hiçte karşılaşmazdık.
Egemen'e yapılan müdahalenin ardından sedye istendiğinde Eylül yavaşça koluma tutundu. "Riske atmak istememişlerdir." diyen Eren'in sesi doldu kulağıma. Bizi rahatlatmak için konuştuğuna emindim. Ancak onunda sesinde bir endişe vardı. Egemen'i sedyeye yatırıp sahanın dışına götürmeye başladıklarında Adal'da onun elini tutmuş ve sahanın dışına kadar onlarla beraber ilerlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YULA
Ficção Geral'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever: 4' Tek bir dünyada, nasıl olurdu da birbirinden çok farklı iki dünya olabilirdi? *** "Abart." dedi Eylül memnuniyetsiz ifadesi ile bana bakarken. "Gayet tatlı bir çocuk. Kıvırcık falan, beğendim ben." diyerek d...