Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar!
Yirmi Birinci Bölüm: MİSAFİRLER VE ON BİR
İKİ GÜN SONRA
Piraye Anat.
Bu bendim. On sekiz yaşında, ailesinin biriciğiydim. Kendimi bir yerlerde tanıtacak olursam hep ailemden başlardım. On sekiz yıldır bu böyleydi. Çünkü ailem, benim Piraye Anat olmamdaki en önemli şeydi.
Önce uzun uzun anneannemi ve dedemi, ardından anne ve babamı anlatırdım. Onların aşklarını, nasıl bir insan olduklarını, bana verdiklerini. Ardından annemin ikizi olan teyzem ve babamın amcasının oğlu, aynı zamanda benim biricik eniştemi anlatmaya devam ederdim. Çünkü benim ailem kocaman bir aileydi ve bu insanlar hep ortasındaydı.
Sıra abime geldiğinde konuşmamı asla susmadan saatlerce devam ettirirdim. Çünkü Barbaros Anat, benim ben olmamdaki asıl şeydi. Abim hayatımdaki en önemli şeydi.
Sıra ikizlere geldiğinde, insanlar Piraye Anat'ı yeterince tanımış olurdu. İkizleri anlatmaya başladığım anda ise insanlar beni çok iyi tanırdı.
Eylül ve Egemen, benden aylar önce doğmuş iki kardeşti. Egemen önce doğduğu için hep bizim abimiz olduğunu söyler, abimden hallice bir şekilde bize abilik yapmaya çalışırdı. Bunu yaparken de unuttuğu şey, biz üçümüzün birbirimizden hiçbir farkının olmamasıydı.
Çoğu zaman üç farklı bedende toplanmış tek bir insandık.
"Seni severdim..." dedi Egemen arkada çalan şarkıya, bol dramlı sesiyle eşlik ederken. "Hem uyanık hem uykumda."
Gözleri karşı evin bahçesindeki Adel'in üzerindeydi. Ona ve sarıldığı çocuğa, bol dramlı bakışlar atıyordu. Kuzenim bugün yaşadığı büyük kıskançlık hissi ile Adel'den hoşlandığını anlamış, sonrasında gelişen olaylar ile balkonumu ocak başına çevirmişti.
"Seni severdim..." diye devam etti Egemen şarkı ile. Başını Eylül'ün omzuna yaslamış, sonradan dalga geçeceğimizi bilmesine rağmen triplere girmişti. "Ve sana rağmen..." diyerek devam etti. Ardından yavaşça iç çektiğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Yine severdim, dar ağacı ip boynumda."
Eylül ile göz göze geldiğimiz anda bakışlarımızı birbirinden hızlıca kaçırdık. Çünkü bakışmaya devam etseydik, Egemen'in oluşturduğu ortamı bozacak ve on saat Egemen'in sözlerini dinlemek zorunda kalacaktık.
Egemen kafasını Eylül'ün omzundan çekti. "Sen aşkı anlamaz bilmez, gül yansa ağlamaz sakin..." dedi bir anda yükselen sesi ile. Gülüşümü engelleyemezken elimi hızlıca dudaklarımın üzerine örttüm. "Ben akmayan göz yaşımda seni severdim."
Egemen'in girdiği bu aşk acısı triplerinin başlıca oyuncusu, Adal'ın Adana'dan gelen arkadaşlarıydı. Abimle Adana'ya gittiğimde tanıştığım bu arkadaş grubundan biri, Adel'in omuzlarından sarılıp göğsüne yaslamıştı ve kuzenim bu durumdan asla memnun değildi. Kendi kendine triplere girerken, fark etmediği şey ise Adel'in kaçamak bakışlarının bizim üzerimizde olmasıydı.
Daha çok Egemen'in.
Bugün öğlen saatlerinde Eren okula gelmiş ve Adana'dan misafirleri geldiğini söyleyerek Adel'i almıştı. Adel gittikten sonra okulda normal bir gün geçirmiş, bu sırada da Adel'den arkadaşlarının yarınki maç için geldiklerini söyleyen bir mesaj almıştık. Hatta Yasemin teyzenin bizi topluca akşam yemeğe beklediğini de söylemişti ama biz onların baş başa kalmasını söyleyerek kabul etmemiştik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YULA
Ficción General'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever: 4' Tek bir dünyada, nasıl olurdu da birbirinden çok farklı iki dünya olabilirdi? *** "Abart." dedi Eylül memnuniyetsiz ifadesi ile bana bakarken. "Gayet tatlı bir çocuk. Kıvırcık falan, beğendim ben." diyerek d...