Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar!
Otuz Dördüncü Bölüm: KOMŞUCULUK
Koşuyordum.
Aldığım nefes yetmiyordu. Ayaklarımda derman kalmamıştı ancak durmadan koşuyordum. Karanlık gökyüzünün altında, nereye koştuğumu bilmeden...
"Piraye." diyen tanıdık bir ses doldurdu kulaklarıma. Koşan adımlarım anında kesilirken, kendi etrafımda dönerek sesin sahibini aradım. "Adal!" diye bağırdım telaşla oradan oraya dönerken. Issız bir sahilin tam ortasındaydım. Çevremde değil Adal, yaşayan tek bir canlı bile yok gibiydi. "Neredesin?"
"Solundayım Piraye." dedi Adal yumuşacık çıkan sesiyle. Kaşlarım çatılırken hareketlerim duraksadı ve soluma döndüm. Boştu. Anlaşılan yine bir rüyanın içindeydim. "Solundayım güzelim. Hep oradaydım."
Bomboş olan sol tarafıma kısa bir bakış attım. Kimse yoktu. "Yoksun!"
"Elini kalbine koy Piraye, oradayım." Kaşlarım çatılırken, bahsettiği solun kalbim olduğunu anlamıştım. Sağ elimi sol göğsümün üzerine götürdüğümde, avuç içinde hissettim kalp atışlarımı. "Duyuyor musun beni?" dedi Adal, kalbimin üzerinde elimi hissetmiş gibi.
"Duyuyorum."
Adal o anda karşımda belirirken, benim elim bir anda onun eli oluvermişti. Kalp atışlarım şimdi onun avcunun içinde atıyordu. "Kalbin hep bana atacak Prenses." dedi yumuşak bir sesle. Yüzümde bir gülümseme oluşurken, ona yaklaşmak adına bir adım attım. "Adal..."
"Daha değil yavrum." diye mırıldandı Adal elini göğüs kafesimden çekerken. Geriye doğru bir adım attığında yüzümdeki gülümseme solmuştu. Kaşlarım çatıldı usulca. "Gidecek misin?"
"Sende gittin ya Piraye?" dedi ciddi bir sesle. "Ben neden gitmeyeyim?"
"Adal!"
Yattığım yerden nefes nefese doğrulurken, bedenimi büyük bir telaşın sarmaladığını hissetmiştim. Kalbim göğüs kafesimin altından çıkmak istercesine hızlı atıyordu. Gözlerim odamın karanlığına alışırken nefesimi düzene sokmaya çalıştım.
Normalde rüyalarım hep ikimizin mutlu olduğu rüyalar olurdu. Aşk olurdu, birbirimize duyduğumuz sevgi olurdu... Ancak bu rüya hepsinden farklıydı. Bunun anlamı da ne demekti?Adal gidecek miydi? Mideme bir acı otururken, komodinin üzerindeki telefonuma uzanıp saate baktım.
04:34
Kaşlarım çatılırken, içime doğan his ile oturduğum yerden kalktım hızlıca. Ayağıma terliklerimi geçirdim ve giyinme odasına geçtim. Üzerime ilk bulduğum kapüşonlu ceketi geçirdikten sonra bir çorap giydim ve sporlarımı ayağıma geçirdim. Yanıma biraz para aldıktan sonra sessizce evden çıktım. Beynim daha tam anlamıyla uyanmamışken ne yapıyordum bilmiyordum ama içimde bir huzursuzluk baş göstermişti. Adal'la konuşmam gerekiyordu ve bunun için sabahı bekleyemezdim.
Hızlı adımlarımla sitenin güvenliğine yürüyüp, benim için bir taksi çağırmasını istedim. Genç güvenlik önce halimi şaşkınca süzmüş, ardından da bir sorun olup olmadığını sormuştu. Ona bir sorun olmadığını ve taksi istediğimi söyleyince beni ikiletmemişti. Dağınık saçlarım, üzerimdeki beyaz minik kurdele desenli şortu pijama takımım ve kocaman kapüşonlu ile komik gözüküyor olabilirdim. Hatta normal şartlarda değil bu halde dışarı adım atmak, odamdan bile çıkmazdım. Ancak hiç normal bir şarttaymış gibi hissetmiyordum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YULA
General Fiction'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever: 4' Tek bir dünyada, nasıl olurdu da birbirinden çok farklı iki dünya olabilirdi? *** "Abart." dedi Eylül memnuniyetsiz ifadesi ile bana bakarken. "Gayet tatlı bir çocuk. Kıvırcık falan, beğendim ben." diyerek d...