Yabancı Numara

2K 293 222
                                    

Arkadaşlar bu bölüm için teşekkür etmeniz gereken biri var (hatta 6 hesabı falan var sırf oy vermek için)

-

"O, çocuğu çok korkutuyordu. Ona korkunç gelen neydi, çocuk da bilmiyordu. Normalin dışındaki saçları mı? Siyah ağırlıklı karanlık kıyafetleri mi? Garip davranışları mı? Yüzündeki o soğuk görünen ama gözlerinin aksini söylediği ifadesi mi? Hiçbiri. Çocuk, o gözlerdeki düşüncelerden korkuyordu. Kimseyi dış görünüşüne, kıyafetlerine göre yargılamazdı. O sadece onun kafasında dönenlerden ve ruhundan korkuyordu. Tek bakışta tanınmıyordu. Bu da çocuğu tedirgin ediyordu. Gözlerinden korkmuyordu; bakışlarından korkuyordu. Gözlerinden değil, gördüklerinden korkuyordu. Ellerinden değil, dokunduklarından korkuyordu. Ama şuan yapabileceği bir şey yoktu. Onunla yaşamak ve her gün bu korkutucu filme katlanmak zorundaydı."

Felix aklına sıralanan cümleleri klavyeye de sıralarken yazdığı son cümleden sonra durdu. Soluklanma ihtiyacı hissetti. Direkt aklında canlanan senaryoyu hiç tartmadan yazmaya başlamıştı ve böylesi daha iyiydi. Her şeyi düşünmek zorunda değildi, her detaya dikkat etmesi gerekmiyordu. Akışına bırakmalıydı. Kimse için yapmıyordu ki bunu, o yüzden istediğini yazabilirdi. Sadece ve sadece kendi içindi, zihnini rahatlatmak içindi.

Felix'in senaryosu şöyleydi: genç çocuk, hiçbir tanıdığı ya da bağlantısı olmayan bir ülkeye geliyor okumak için. Ama dolaylı olarak korktuğu kişinin yanında kalmak zorunda çünkü ailesi onun yanına gönderdi onu. Bir yerden tanıdıklarının oğlu işte. Güveniyorlar. O yüzden onun yanında. Genç çocuk ilk gördüğü anda soğuk bir rüzgar esiyor ve ona asla kanı ısınmıyor. Her yaptığı şüpheli ve garip geliyor. Çocuk kaçamıyor. Kaçmak istediği ve kalmak zorunda olduğu yer aynı kişi. Çelişkilerde korkup duruyor bu çocuk.

Felix biraz kafa yordu ve yazmaya devam etti. Öyle hızlı düşünüyor ve yazıyordu ki klavyeden normalden daha yüksek sesler geliyordu sertçe bastığı için. Tamamen odaklanmıştı ve evde tek olduğu için şanslıydı. Hırsını kelimelerden çıkarıyordu. Elleri bir şeyler çıkarttıkça aklı rahatlıyordu.

"Aslında o bir şey yapmıyordu kendisine. Sadece o yaydığı enerjiden ve arkasında sesli bir şekilde çakan şimşeklerinden korkuyordu. Arkasından onu takip eden siyah gölgesinden tedirgin oluyordu. Oysaki herkesin vardı gölgesi. Bilmiyordu, onu ondan iten neydi, hiçbir şey bilmiyordu. Kendi kendine kuruyor ve onun odasının yanında bulunan odasında, yorganını bu düşünceler ile paylaşıyordu."

Felix istemeden yoğun düşüncelerinden koptu. Bir anlığına istemeden Hyunjin ile aynı ortamda, aynı evde olduğunu düşündü. Anında yanakları gerilmeye ve tüyleri diken diken olmaya başladı.

Aşka yormayın bunları, hoşlandığını ama onun fark etmediğini düşünebilirsiniz. Ama öyle değil işte. Bilmediğiniz daha çok şey var ve öğrenince hiçbirinizin "aşk" demeyeceğine eminim. Nasıl aşk olabilir ki bu? Felix, korkuyordu. Aşk gibi bir duygu korkutur mu yoksa şefkatle sarıp sarmalar mı? Eğer bunun aşk olduğunu düşünüyorsanız, size bunu düşündürenler adına sizden özür dilerim. İhtiyacınız var buna bence.

Felix'ten izin almadan düşünceler aklında dolanıyordu. Mesela şuan Hyunjin arkasında duruyor olsaydı? Bu yazılarını görseydi? Bu neden tedirgin etsin ki Felix'i? Onun hakkında değildi ki yazılar. Tam karşısında otursa mesela. Şuana kadar hiç yapmadı ama -belki de Felix fark etmedi- gözlerini Felix'in yüzüne dikip onu gözlerini kırpmadan izleseydi? Ya da aynı yemek masasına otursalardı? Felix düşünmeye bile katlanamıyordu. Bırakın aynı evde olmayı, Felix görüş alanında bile gördüğünü düşününce katlanamıyordu. Hyunjin, bir ev arkadaşı almayarak bir hayat kurtarmıştı.

You Said "Blood" | Hyunlix'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin