"Hyunnie..."
Felix en olmaması gereken zamanda her şeyi hatırlamıştı. Kendi yeni hayatına ayak uydurmaya çalışırken çocukluğunun üstüne çok örtü örtülmüştü. Şimdi burada herkes farklı bir gerçeği açıklandığında bilinçaltında kalan anıları depreşti ve zihnine ulaştı.
Çocukluğu, o sevgili Hyunnie'si, sevgilisi ve katili önünde duruyordu şuan. Hepsi de tek bir kişiydi.
Hyunjin de ona bakıp
"Yongbokkie..." demişti gözlerinden yenisi gelen yaşlarla.
Ardından zar zor dengesi kurup ayağa kalktı ve sandalyede hala bağlı olan Felix'e sarıldı.
İkisi de ağlıyordu ama çok farklı sebeplerle ve çok farklı duygularla. Biri nefret diğeri hasret.
Felix'in tekrardan ağlaması şiddetlenirken Hyunjin de ona ağlayarak sarılıyordu.
"Özür dilerim. Ben sen olduğunu bilmiyordum. Tanımadığım için özür dilerim." diyordu bir yandan da sayıklarcasına.
"Çek ellerini üstümden!" diye bağırdı Felix.
Hyunjin donup kaldı. Gözleri şaşkınlıkla açıldı ve nefesi kesildi. Yavaşça geri çekildi. Hala dizlerinin üstünde sandalyenin hemen yanı başında dururken şaşkınlıkla Felix'in yüzüne baktı.
"Ne?.." diye fısıldadı sadece.
"Özür dilemen tek konu beni tanımaman mı? Tanımasaydın öldürecektin beni! Bundan basit bir özürle kurtulamazsın ya! Bütün hayatımı mahvettin! Her şey ama her şey senin suçun! Sen artık ne benim sevdiğim Hyunjin'sin ne de çocukluğum olan Hyun'sun! Defol git!"
"Yongbok... Bak yapma böyle. Biliyorum en ağır sözleri hakediyorum ama beni de anlamaya çalış. Ben sadece annemle babamın intikamını almak istiyordum. Anla beni, lütfen. Yeni kavuşmuşken tekrar gitme." diye sözler sarfediyordu ağlayarak.
"Kavuşmuşken mi? Ben senin gibi birini tanımıyorum ki kavuşalım." dedi Felix de.
Bon-Hwa korumalara işaret etti ve diğerlerini tutmayı bıraktı korumalar. Çocuklar serbest kalır kalmaz hemen Felix'in başına koştular. Taehyung ve Seungmin, Hyunjin'i tutup sertçe geri itip Felix'ten uzaklaşmasını sağladılar. Jisung ve Jeongin de onun bileklerindeki ipleri çözmeye çalışıyorlardı.
Taehyung sonrasında kalkıp Felix'in karşısında durup çömeldi ve onun yüzünü ellerinin arasına aldı.
"Bak, her şey bitti. Biz buradayız. Korkma, güvendesin."
"Çok kötü hissediyorum." dedi Felix de ağlayarak.
"Geçecek. Zamanla hepsi geçecek."
Felix'in söyleyeceği çok şey vardı ama ağlamayı tercih ediyordu.
Seungmin ise o an sinirlerine hakim olamayıp Hyunjin'in yüzüne vurmaya başlamıştı üstüne çıkıp.
"Sen ne kadar şerefsiz bir insansın? Ne istedin çocuktan? Sırf senin dengesiz hareketlerin yüzünden neler çekti? Sen geberseydin keşke!"
Chung-Ho ve Min-Jun hızlıca gelip Seungmin'i, Hyunjin'in üstünden almaya çalıştılar. Seungmin hala ona vurmaya çalışırken o da ağlamasını tutamıyordu artık. Tamamen geri çektiklerinde kollarını hızlıca savurarak Min-Jun ve Chung-Ho'nın kollarından kurtuldu ve Felix'in başına gitti. Sıkıca sarıldı ona ve Felix'in göğsünde ağlamasını dinledi.
"Chan indir o silahı!"
Bon-Hwa'nın sesiydi bu.
"Neden? Yaşamaya hakkının olduğunu mu düşünüyorsun?" dedi Chan ıslak gözlerle ama ciddi bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Said "Blood" | Hyunlix'
FanfictionEv arkadaşları ile mutlu ve huzurlu bir hayatı olan Felix, okuduğu üniversiteye o sene gelen ve tesadüfen tanıştığı insan anatomisi okuyan Hyunjin yüzünden bu sakin ve sevimli hayatına veda eder ve kendini yabancı olduğu tüm kavramların ortasında bu...