Felix uyandığında odalarındaydı ve yataktaydı. Hala hafiften başı dönüyordu. Zar zor gözlerini aralayıp yatakta doğruldu. Ne ara yatağa gelmişti? En son ne olmuştu? Üstüne baktığında açık renk pijamasının üstündeki küçük kan lekelerini görmüştü. İşte o an tekrar kontrolu kaybetmiş ve içi tarif edilemez duygularla dolmuştu.
Hyunjin ona bağırarak gerçeği söylediğinde vücudu daha fazla dayanamamış ve bilinci kapanmıştı. Hyunjin de onu yukarı, odalarına götürmüştü kollarında. Yüzsüz gibi. Kolları arasında olduğu için pijaması onun kanlı gömleğine değmişti ve bu yüzden de pijamasına da kan bulaşmıştı.
Felix o kadar garip hissediyordu ki... O kadar kibar ve ilgili davranışları yapan bir katil miydi yani? Bir katile göre fazla aşık değil miydi? Bir katil böyle davranabilir miydi? Bu sorular aklında dolanıp duruyordu. Onun yaptığı onca şey... Hepsi ne içindi sanki? Neden? Neden Hyunjin? Neden Felix? Neden bu Felix'in başına geliyordu? Neden bir kere de Felix'in güvendiği kişiler yanında kalamıyordu?
Felix delirmek üzereydi. Özellikle de son günlerde beraber geçirdikleri zamanları düşündü. Kim derdi ki onun bir katil olabileceğini? O kadar güvenip tüm kalbini açtığı çocuk ona katil olduğunu söylemişti. O kadar yalnız, çaresiz ve sıkışmış hissediyordu ki bu yaşadıklarının çok kötü bir kabus olmasını diledi. Dünyada tek başınaymış gibiydi. O an bu ülkeden de bu malikaneden de Hyunjin'den de nefret etti.
Ama şu vardı ki, katil olduğunu bilmeden sevmişti onu. Şimdi on dakikada değişemezdi bu duygular. Her ne kadar kitaplarda ya da filmlerde böyle olmasa da bu gerçekçi bir tepki değildir aslında. O kadar seven birinin bir hatadan dolayı da olsa bu kadar çabuk duygularını yitirmesi kalp açısından imkansızdır. Evet, nefret ediyordu ondan ama ona aşıktı. Aynı zamanda seviyordu ve nefret ediyordu.
Bu durum Felix ile alakalı olan bir şey de değildi.
Gözlerinden yaşlar akarken ince battaniyeyi avuçları arasına alıp hırsla ve sinirle sıktı. Her şeyi dağıtmak, parçalamak istiyordu. Bağırıp çağırmak ve ağlayarak kaçmak istiyordu. Ellerini yatağa vurup şiddetli bir şekilde ağlıyordu. "Neden?" diye sayıklayıp duruyordu aynı zamanda.
Bir süre sonra hışımla kalktı yataktan ve kapıya ilerledi hızlıca. Kapalı olan kapının kolunu aşağı indirip kendine çekti ama kapı açılmadı. Şokla birkaç kere daha denedi ama kapı yine de açılmadı. Saniyeler sonra kapının diğer tarafından sakin bir ses geldi:
"Deneme boşuna. Kapı kilitli."
Hyunjin.
"Aç şu kapıyı!" dedi Felix de.
"Hayır."
"Saçmalıyorsun şuanda. Aç dedim."
"Sen sakinleşip mantıklı davranmaya başlayıncaya kadar bu kapı kilitli duracak."
"Pencereden atlarım o zaman!"
"Pencereler kilitli. Dene istersen yine de."
Felix hızlıca pencereye baktı ve pencerelerin kollarının sökülmüş olduğunu gördü. Açması imkansızdı.
"Hastasın sen! Sorunların var senin!" diye bağırdı sonra tekrar kapıya dönüp.
"Bir katile söyleyebileceğin en güzel iltifattı bu, sağ ol Felix."
"Hala yüzsüz gibi söylüyorsun katil olduğunu!"
"Öyleyim çünkü."
"Sus! Sus artık! Ben... Nasıl inandım sana? Ben sana nasıl uyduysam? Senin her şeyin yalanmış! Bana davranışların, bakışların, sözlerin, hediyelerin... Bunlar bir katilin yapabileceği hareketler değil! Senin gibi duygusuz biri yapamaz bunları! Anlayışsız bencilin tekisin! Eminim kimse seni sevmemiştir ya da sen birini sevmeyi becerememişsindir!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Said "Blood" | Hyunlix'
FanfictionEv arkadaşları ile mutlu ve huzurlu bir hayatı olan Felix, okuduğu üniversiteye o sene gelen ve tesadüfen tanıştığı insan anatomisi okuyan Hyunjin yüzünden bu sakin ve sevimli hayatına veda eder ve kendini yabancı olduğu tüm kavramların ortasında bu...