Ryujin ve Hyunjin gülerek bir şeylerden bahsediyorlardı. Felix de arada kahvesini yudumluyor ve onlara bakıyordu.
"Diğerleri ne yapıyor? Onlarla da görüşmedim." dedi Ryujin.
"Onlar da aynı. Birbirimizle uğraşıp duruyoruz."
"Bir ara ayarlayalım, senin evde toplanalım yine."
Hyunjin bir anlığına rolü unuttu ve kaşlarını çattı. Bu kadar aptal olamazdı.
Ryujin de hemen toparladı.
"Hani geçen yaz hepimiz sende kalmıştık. Sabaha kadar dışarıda kalmıştık. Baya eğlenmiştik."
"Ah... Evet, evet. Gittiğimiz mekanlar da baya güzeldi. Tekrarlamamız lazım kesin."
"Senin mekan zevkini seviyorum zaten, biliyorsun."
"O zaman senin için yeni mekanlarım var."
"En kısa zamanda."
"Ne zaman istersen."
Felix bu muhabbet dönerken orada olmaması gerektiğini hissetti. İkisi de dönüp Felix'e bakmıyordu. O orada değilmiş gibi sohbet ediyorlardı. Tabii ki onunla samimi bir şekilde muhabbet etmesini beklememişti Ryujin'in ama en azından yüzüne bakabilirdi ve selam verebilirdi. Hyunjin, "Arkadaşım Felix" diye tanıtabilirdi. Ama ikisi de bir şey yapmamıştı. Felix daha kahvesi bile bitmeden kalkmaya karar verdi. Çantasını omzuna aldı. Aslında bir şey demeden birden kalkacaktı, ne de olsa şuan umursanmıyordu ama bu sefer de "trip atmış" olacaktı. Felix bununla uğraşamazdı. Hyunjin'e bir de bunun açıklamasını yapamazdı.
"Ben artık gideyim." dedi Felix ve ayağa kalktı ama onu durduran Hyunjin ve Ryujin'in ona bakması oldu.
"Neden gidiyorsun? Daha çok oturmamıştık." dedi Hyunjin az öncenin aksine tam Felix'in gözlerinin içine bakarken.
"Biz yeterince oturduk. Biraz da siz oturun. Sizi yalnız bırakayım ben. Rahatsız etmeyeyim."
"Ne rahatsızlığı Felix? Neden böyle düşündün ki? Oturuyorduk beraber."
"Beraber oturuyor olabiliriz ama beraber konuşmuyorduk. Arkadaşınla ilgilen lütfen. Kabalık etmek istemem."
"Ya kusura bakma, ben seni masaya gelince görmedim de. Kuzeni falan mısın?" dedi Ryujin.
"Yok hayır, öylesine tanışıyoruz sadece." dedi Felix de ve yanlarından ayrıldı.
Üzülmüş müydü yoksa sinirlenmiş miydi, kestiremiyordu. Tek istediği şuan hemen kampüsten çıkıp eve gitmekti. Yatağına yatacaktı ve verdiği kararları bir daha sorgulayacaktı. Yine Hyunjin'e güvendiği için kendini suçlu bulacaktı. Eli, kolyesine dolanırken.
Yolda sinirle yürürken de eli boynundaki kolyedeydi. Bunu fark edince daha da sinirleri bozuldu ve durup zar zor kolyeyi çıkardı. Cebine attıktan sonra yürümeye devam etti.
"Bir de farkında değilmiş gibi cevap veriyor. Bipolar yemin ederim ya. Madem böyle yapacaksın, neden bana iyi davranıyorsun ki?" diye kendi kendine söylenirken markete girdi. Evinin yakınında olan o markete.
Abur cubur reyonlarının olduğu tarafa doğru gitti ve sevdiği atıştırmalıklara bakındı. Üç-beş bir şey aldıktan sonra bir de içecek almak için dolapların olduğu yere doğru ilerlemeye başladı.
Dolapların önünde durdu ve sevdiği içeceğe bakındı. Mangolu ice tea.
Bulduğunda ise dolabı açıp aldı ve geri kapattı. Tam arkasını dönecekken omzunda bir el hissetti. Son zamanlarda çok yaşıyordu bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Said "Blood" | Hyunlix'
FanfictionEv arkadaşları ile mutlu ve huzurlu bir hayatı olan Felix, okuduğu üniversiteye o sene gelen ve tesadüfen tanıştığı insan anatomisi okuyan Hyunjin yüzünden bu sakin ve sevimli hayatına veda eder ve kendini yabancı olduğu tüm kavramların ortasında bu...