Sahne

990 141 300
                                    

Felix o gece ağlayarak uyudu. Ne zaman ağlamayı bırakıp da ıslak yanakları eşliğinde kendini uykuya bıraktığını hatırlamıyordu bile. Hayatının en berbat ve en korkunç gecesiydi. Aylarca öpüp sarıldığı kişinin onlarca kişinin katili olduğunu öğrenmişti ve üstelik bu katil şimdi de onu göz hapsinde tutuyordu.

Daha kötü bir tatil geçiremezdi.

Çok derinden hissediyordu kandırıldığını ve ihanete uğradığını. Bunun üstesinden kalkamayacağını düşündü. Hayatının geri kalanı nasıl olacaktı? Ölecek miydi? Kendini mi öldürecekti? Bu hayat böyle penceresi ve kapısı kilitli odada mı geçecekti? Bir evde bir katille.

İmkanı yoktu. Felix buradan kaçıp evine dönse bile bundan sonra tek bir insanla bile konuşamazdı. Evinden hatta belki de odasından bile asla çıkmayacak, yıllarını tek başına ve travmalarla geçirecekti. Belki de sonrasına dayanamayıp bir gün uyanmayacaktı, kalkmayacaktı yatağından.

Felix şişmiş gözleri ile uyandığında ilk birkaç saniye her şeyin rüya olduğunu düşündü ama işte... O kolu sökülmüş olan pencere tam gözlerinin önündeydi. Bıkkınlıkla ve umutsuzca geri kafasını koydu yastığa. O sırada da kapısı açıldı ve içeri orta yaşlarda bir çalışan girdi.

"Felix Bey, kahvaltı hazır. Hyunjin Bey sizi aşağıda bekliyor."

"Vicdanlı katile bak sen. Kahvaltıya bekliyor." dedi ve sinirle kalktı yataktan.

Dolabın önüne geldiğinde kadının hala içeride olduğunu görünce ona dönüp dik dik baktı.

"İzninizle üstümü değiştireceğim."

"Tabii." dedi kadın ve sonra çıktı odadan.

Felix üstünü değiştirip ve diğer işlerini halledip hazır olduktan sonra istemeye istemeye aşağı indi. Hyunjin'i görünce istemsizce gözlerini devirdi. Sonrasında masaya gelip dün oturduğu yere oturdu. Hyunjin de aynı yerde oturuyordu.

"Günaydın." dedi Hyunjin.

"Sus."

Hyunjin iç çekti sadece. Felix yine ona ters ters baktı. Sessiz bir şekilde kahvaltı yaptılar. Felix yine bir şey yememişti. Hyunjin ise çilek reçelini ekmeğe sürmeye çalışıyordu. Pek beceremediği için bir damla reçel gömleğine damladı. Peçetesini alıp silmeye çalışırken Felix iğneleyici bir sesle konuştu:

"Bırak ya kalsın, silme. Kan falan değil sonuçta ya."

"Efendim?"

"Öyle bir alışkanlığın var ya; kanlı gömlekle gezmek falan. Gerçi kanı andırıyor zaten, seversin sen."

"Kinayeli lafların bitti mi?"

"Sana söyleyeceğim o kadar çok şey var ki tahmin bile edemezsin ama yüzüne bakmaya dayanamıyorum bile çünkü her baktığımda hayatımdaki en büyük ve en yanlış hatayı görüyorum. Tamamen bir hatasın."

Hyunjin ellerini sertçe masaya koydu. Galiba Felix'in sözleri zoruna gitmişti.

"Bana bunu defalarca hatırlattığın için teşekkürler." dedi yüksek bir ses tonuyla.

Sonrasında masadan kalktı hızla. Kapıya ilerlediğinde Felix arkasından onun gibi yüksek bir sesle konuştu:

"Birinin yapması gerekiyordu bunu."

"En büyük yanlışının ben olduğumu ikimiz de biliyoruz, gerek var mı sürekli dile getirmeye?" dedi Hyunjin olduğu yerde ona dönüp.

"Zoruna mı gitti?"

"Benim yaptıklarımla beni mi korkutmaya çalışıyorsun?"

"Sen de böyle beni eve hapsederek mi korkutmaya çalışıyorsun? Sandığının aksine bir katille tek olmaktan korkmuyorum."

You Said "Blood" | Hyunlix'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin