Bölüm 26

282 19 5
                                    

"Bunu kalpten istiyor musun?"

"Konuşmak istediğini söyledin. Bende konuştum."

"Cevap bu değil."

"Artık dur ne olursun. Bugünle sınırlı değil bu fikrim. Genel olarak bu iş bizi aşıyor. Kabul et."

Başını iki yana sallarken bile kırgın gözleri gözlerimdeydi. Henüz çok yeniydik zaten. Eski yaşantısına dönmesi çok uzun sürmezdi eminim ki. Askerlerinin karşısındaki "leyla olmuş komutan" sıfatından kurtulup işine odaklanabilirdi. Aşkından ölmüyordu ya. En başta demiştim. Bu iş zor olmamalıydı. Bu süreçler yağ gibi akıp gitmeliydi. Komutanla bu çok zordu. Her anı ya yoğun duygular ya da öfke nöbetleriyle geçiyordu. İkisi de mantığıma uymuyor, beni bir hayli zorluyordu.

"Özür dilerim."

Sesi öyle kısık çıkmıştı ki ağlayarak boynuna sarılmama ramak vardı. Mutfağıma ikinci kez döndüğünde yaptığı şeyi yapıyordu. Gururunu hiçe sayıp halletmek istiyordu. Bu kez izin veremezdim. Birkaç adım daha uzaklaşıp aradaki soğukluğu hissettiğimde "dileme" dedim. "Özür dileme. Böyle bir karakterde olduğun için özür dileme benden komutan. Sen yanlış bir şey yapmadın. Sadece birbirimize uymuyoruz belki de. Kısacık sürede bütün hislerimi yoğun yaşadım seninle konuşurken. Çekinmeden ettiğin iltifatlar, yaptığın imalar kalbimin ritmini değiştiriyordu hep. Gözüme batan minicik bir hata öfke krizine sokuyordu beni. Bu yoğunluktan yoruldum. Ben özür dilerim."

Ona doğru birkaç adım atıp kapıyı açtığımda güçsüz duran eli kapıdan kolayca ayrılmıştı. Engel olmayacaktı. İçten içe adımlarım geriye doğru gitse de bunun da bir imtihan olduğunu biliyordum. Yaptığımız şey yanlıştı. Bir kere ailemin haberi yoktu. Gizli yaptığım bir görüşmeydi. Ayrıca ondan etkilenmem yoğun hislere dönmüş, her gün görmek arzusuyla dolmaya başlamıştım. Bunlar samimi hisler olsa da inançlarım doğrultusunda yaşamam gerekiyordu. İlk amaçlarımı gerçekleştirdiğimde yapacağım ilk şey evlilik fikrine sıcak bakmak olacaktı. O gün geldiğinde beni ister miydi bilmem ama ben başka biriyle yapamayacağımı şimdiden düşünmeye başlamıştım bile.

"Abimin öğrettiği hayatı ilk kez birisi için yaşamak istedim ben" dedi düz bir sesle. Kapıdan çıkıp terliklerimi giymiştim. Bir süre ona dönemedim ama kendi kapıma da gidemedim. Arafta kalmak böyle bir şey miydi? "Çevirmedeki tavrın seni araştırma isteği uyandırmıştı bende. Dik başlı öğretmen Zühre Gözgür... Abi dedim o an. Sen haklıymışsın Aziz Kurt. On yıl geçmesine gerek yokmuş bazı hisler için. Ne istediğini bildiğinde anlıyormuşsun on dakikada bile." Yorgun bir tebessümle bakışlarını yukarı kaldırmıştı. Bunları duymak istiyor muydum peki? Gözlerim neden yanıyordu?

"Trafikteki kavganı keyifle izlemiştim yalan yok. Sonra o herife ceza yazmak için trafik polisine dönüştüğümde afalladım ilk kez. Sana ne oluyor dedim kendi kendime. Yolda her gördüğümüz kişi için bu hallere bürünmüyorduk haliyle. Askerlerim bile şaşırdılar o halime. Sonra köye geldim. O çocukla konuştuğunda merhametini, sabrını gördüm. Aziz Kurt dedim, yine haklı çıktın. Oturup konuşman gerekmez birini tanımak için. Baktığında da anlarsın bazı özellikleri. Geri dönüş yolundaki meydan okumaların, çevirmede askerlerime kızacağımı düşünüp arkalarını toparlaman... Her an aklımda Zühre. Hepsinde bir yönünü gördüm. Aylar yıllar gerekmedi."

Hala hayranlıkla bana bakabiliyordu. Yine roller değişmişti. Ağlayan, vicdan azabı çeken bendim ve toparlayan, özür dileyen, alttan alan oydu. Fevri davranıyordum ama hislerini dillendirmesi bana yardımcı olan bir durum değildi. Yanlışlığı göremiyordu. Fazlasını istiyordum. Fazlasını bekliyordum. Ama evlilik için de yeşil ışık yakamıyordum. Bu beni daha çok yıkıyordu.

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin