Bölüm 28

269 16 3
                                    

"Öğretmenim ben duydum hepsini. Ablam da Mahmut amcanın kızıyla arkadaştır. Bugün onun yanına gidecekti. Terörist mi sıkmış silahı öğretmenim? Ablama bakmaya gidebilir miyim?"

Sözleri boğazımın düğümlenmesine sebep olurken çaresizliği gözlerinden okunuyordu. Ne olduğunu anlayana kadar, asker gelene kadar kimse sınıftan çıkamazdı. Dilan eğer o evdeyse bile buna bakmaya falan gidemezdik. Hiçbir öğrencimi riske atmayacaktım. Diz çöküp tam yüzünün hizasındayken ona kocaman bir tebessümle baktım. "Kıymetciğim. Ablan eminim ki iyidir. Asker abiler geldiğinde, bize artık çıkabilirsiniz dediklerinde sende gidip ablana bakabilirsin. Ama şimdi ne olduğunu bilmeden çıkmamız çok tehlikeli olurdu. Geç bakalım yerine."

Sözlerim içine sinmese de sonsuz saygısı olan güzeller güzeli kızım sözümü ikiletmeden yerine geçmişti. Müdürün içeri girmesiyle de hepsi birden ayaklanmıştı. Kapıya dönüp "müdür bey? Ne oluyor? Bir haber var mı?" dediğimde öğrencilere bakıp "oturun çocuklar!" dedi ve tekrar bana dönüp kaşlarını kaldırdı. Fazla panik bir adamdı. Stresini bedenimde hissediyordum resmen.

"Hocam bir öğretmenler olarak toplanıp konuşalım. Askerle iletişim kurmamız lazım. Bu kadar çocuğu belirsizlik içinde burada tutamayız." Nadiren mantıklı konuştuğu için hızla onaylayıp sınıfa döndüm. "Çocuklar! Sınıftan ayrılmıyorsunuz! Ben kapının önünde olacağım! Lütfen sözümü dinleyin olur mu?" dediğimde yine senkronize bir şekilde "olur öğretmenim!" demişlerdi. Daha sakin bir zamanda bu uslu halleri için onları ödüllendirmeyi aklıma not edip müdürün peşinden çıktım. Yedi sekiz öğretmendik sabahçı olarak. Köydeki öğrenci nüfusu yoğun olmadığı için yetiyordu.

Herkes telaşla olası teorilerini ortaya atarken müdür bey araya girip "jandarma olaydan haberdar olduğunu ve askerin bölgede olduğunu söyledi. Ama sonrasında bir haber almadık. Askeri de öyle sürekli rahatsız edemeyiz ama yine de çocukları olay yerine bu denli yakın tutmak ne kadar doğru bilemiyorum. Hep birlikte bir olur yol düşünmeliyiz" dedi. Asker buradaysa haber beklemekten fazlasını yapamazdık. Çocukları sakin tutup derslerimize devam etsek çocuklar açısından daha iyi olurdu hatta belki de.

"Aynen, sen öğrenci olsan 'kadına bak dışarıda savaş var yine ders yapıyor' derdin."

İçten içe bunu diyeceğimi biliyor olsam da öğretmen olunca bazı şeylere karşı pencereden bakıyordunuz. Bu durum çocukları sakin tutmak için ideal olabilirdi. Benden yaşça büyük öğretmenlere göz gezdirip "normal davranıp sakinliği korumalıyız bence hocam" dedim özgüvenle. Hepsinden çok daha küçük olduğum için bazen özgüvenim alıp başını gidebiliyordu çünkü.

"Zühre öğretmen haklı, sakinliği koruyalım. Bir şey olmamış gibi devam edelim."

"Zaten dikkat çekmemek en iyisi olacaktır. Okula dadanmalarını istemeyiz."

"Allah korusun! Kendimizi de çocukları da koruyamayız öyle bir durumda!"

Hocalar tek tek fikir belirtirken çalan telefonumla birlikte sesler kesilmişti. Korkudan ellerim titreyerek almıştım cebimden. Ekranda gördüğüm isimle titremem daha da artmıştı ama bu kez heyecan da eklenmişti üstüne. Asil arıyordu. Tüm hocalar bana bakarken gerilsem de bunun bir hal hatır sorma araması olmadığını bildiğimden hızla açtım.

"Asil köyde misiniz? Ne oluyor? Silah sesi duyduk" dedim tedirginliğime engel olamayarak. Çevresinden sesler geliyorken bir süre cevap vermediğinde "Asil?" dedim tekrar. Derin bir nefes sesinden sonra "hallettik, güvendesiniz ama öğrenciler bir süre dışarı çıkmasa iyi olur" dedi ve "sende" diye ekledi. Kalbim ağzımda atıyordu. On metre kadar ötemizde neler olmuştu? Neden dışarı çıkmamalıydım? O silah sesinden sonra birine bir şey mi olmuştu?

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin