Bölüm 22

339 20 1
                                    

"Görücü usulü tanışma adayı dedim az önce fark ettiysen. Çok uzun bir sıfat değil mi sence de? Buna bir çare bulmak lazım. Ayrıca sen Feride'nin imalarından önce de aklıma girmiştin benim. Yani görücü usulü sayılmaz. Sadece görüşmemiz öyle olacak uygun olan şekilde. O yüzden ikiye katlanan cezanın bir kısmı bu duruma uygun bir sıfat bulmak hocam. Kolay gelsin."

Ben eşek gibi sırıtarak ekrana bakarken şeritten çıkmış kaldırıma doğru ilerlediğimi görüp hızla direksiyonu toparladım ve telefonu hızla sağ koltuğa attım. Trafik kuralları konusunda pek dikkatli olmadığımı kabul ediyordum ama bu kadar da değildi yani. Benim için yeni olan bir durumun içindeyken böyle sorumsuz davranıp ölmek istemezdim açıkçası.

Köy yoluna döndüğümde şarkı listemin sesini açıp son sürat ilerlemeye başlamıştım. Deli deli danslar ediyor, şarkılara bağıra çağıra eşlik ediyor ve hız limitini boş yolda bir hayli zorluyordum. Camı açıp yüzüme vuran esinti eşliğinde devam edecektim ki Diyarbakır sıcakları suratıma nefesini verince bu film sahnesinden vazgeçip efendi gibi klimayla ilerlemeye devam ettim.

Köye girdiğimde ise artık aşina olduğum insanlar yollardaydı. Hanımefendi kimliğime bürünüp şarkıyı kapattım ve ciddiyetle ilerlemeye başladım. Hüseyin amca hayvanlarını otlatıyor, Hayriye teyze köye gelen sütçünün kasasından domates seçiyordu. Köy girişi hep aynıydı. Bana yavaştan alışmaya başlasalar da sohbetlerin sonu hep uyarıyla bitiyordu.

"Aman diyem kızım, işini yap gerisine karışma kurban olam. Genceciksin bak. Çokta gözelsin. Hep dua ediyem sana. Dersini öğret get evine. Başın yanar."

"Sansahan iş yapma öğretmen kızım. Allah'i kitabi öğret get."

Bazen anlamakta güçlük çeksem de okulumuzun karşısındaki küçük bakkalı işleten Emine teyze "Sansahan kendi kendinedir yani" diyerek beni aydınlatmıştı. Öylesine bastırılmış, korkutulmuş bir köydü ki ağzımdan çıkacak "devlet, asker, polis" kelimeleri için yürekleri hopluyordu sanki. Ama bende her fırsatta "içten içe bana hak verdiğinizi biliyorum. Siz böyle yaşadınız diye çocuklarınız da mı bu korkuyla yaşasın istiyorsunuz? Özür dilerim ama buna izin vermeyeceğim" diyordum hepsine.

Düşünce tarzlarının beni etkilemesine izin vermemek için düşünmeyi kesip Hüseyin amcanın yanından geçerken minik bir baş selamı verdim ve tebessümle okulun olduğu araya girdim. O kadar trafiğe ve Asil'e rağmen yine de çocuklar içeri girmeden yetişebilmiştim. Arabayı park edip indiğimde sıranın gerisinde dikilen Aydın hocaya baş selamı verip "Selamün aleyküm hocam" dedim. O da yüzüne yayılan tebessümle "aleyküm selam hocam, günaydın" diyerek çocuklara döndü.

"Zöhre öğretmenim geldi!"

"Öğretmenim!"

"Günaydın!"

Çocukların beni görünce oluşan hayranlıkları ve heyecanları buradaki amacımı diri tutmama yeterince yardımcı oluyordu. Sıralar dağıldığında adımlarımı öğretmenler odasına yöneltip dosyalarımı dolaba koyduktan sonra âşık olduğum beyaz önlüğümü üzerime geçirdim. Bu önlük gibi bembeyaz sayfalar açmak istiyordum burada. Ve ilk aşama olan çocukların sevgilerini kazanma işi tamam sayılırdı. Ailelerle görüşme sağlayabildiğim zaman daha da oturacaktı her şey. Gerisinin ise çorap söküğü gibi geleceğini düşünüyordum Allah'ın izniyle. Aksilikler elbet olacaktı ama bunun için buradaydım.

"Zühre hocam günaydın, bahçede gördüm sizi. Öğrenciler bir hayli heyecanlılar sizin için. O beynamaz abisinin gazıyla nefret depolayan Kadir'in bile gözlerinin içi gülüyor size bakarken. Tebrik ederim sizi. Veli toplantısı konusunda canınız sıkkındı ama çocuklar bu hale geldiyse aileleri de gelecektir. Gönlünüzü ferah tutun."

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin