Bölüm 25

320 18 5
                                    

Asil'in Göksu'yla olan konuşmalarının ortasına daldığım andan arkadaşımın geldiği ana kadar kapı deliğinden bizi izlediğini itiraf eden canım komşum Feride'nin evindeydik. Yemekten sonra mutlaka çaya çağırmış, itiraz kabul etmeyen bir kesinlikle de evine dönmüştü. Şimdi ise eline oyuncak verilip susturulmuş bir çocuk gibi kucağıma Sahra'yı bırakıp dedikoduya dalmışlardı. Sahra kucağıma her geçen gün biraz daha alıştığı için huzurla gülücükler saçsa da ben pek huzurlu değildim açıkçası. Yakut ve Feride'yi tanıştırmak asli görevim olsa da şu an emin olamamıştım. En son düğün salonda mı yoksa kır düğünü tarzı bir açık havada mı olacak konusu tartışılınca beynim tamamen eriyip önüme akmıştı.

"Ay iyi ki geldin Yakut. Valla tek başıma mücadele edemiyordum artık bu kızla. Gerçi son zamanlarda kendiliğinden kıvama gelmişti ama yine de arada ittirmek gerekiyor bu kızı. Değişik birisi."

On yıllık arkadaşım, kardeşim, sırdaşım Yakut'un beni savunmasını beklerken "haklısın bacım böyle bu işte. Sen sonucu görüp söylersin o inatla reddeder. Ama sonunda hep olur. Yormadan ilerleyemiyor bizim kız. İlla bir nazlanacak" dedi bana yüzünü buruşturarak bakıp. Yani bir, suratıma iki tane çakıp "yıkıl gözümü önünden" demediği kalmıştı. Hayretler içindeyken "adam içeride oturuyor sussanız mı acaba? Sizi bir araya getirende kabahat!" dedim dişlerimi sıkarak. Asil ve Demir her an salona dönebilirlerdi sonuçta. İkisi de utandırmayı pek seven bir ikiliydi.

"Aman bir konuşturmuyor bu da ha. Ver kızımı kahve yap hadi. Az rahat bırak bizi hoca. Daha revirde yaşananları anlatacağım en ince bakışmaya kadar. Kafamı karıştırıyorsun."

"Hayrı bereketi kalmadı zaten işin sayenizde. Böyle çok konuşulmaz bunlar ha!"

Yakut imayla gülmeye başladığında Feride kucağımda uyuyan Sahra'yı alıp "kabullenmiş bu kabullenmiş. Anladık biz tamam. Hadi yavrum kahve" diyerek beni kış kışladı. Resmen komşum ve arkadaşım tarafından kovulmuştum. Tamam, belki birazcık huysuzluk yapıp heveslerini kırıyor olabilirdim ama yine de bu kovup iş kilitlemelerini gerektirmezdi.

"Aman sizinle uğraşacağıma kahve yaparım!"

Huysuz bir çocuk gibi salondan çıkıp mutfağa girdiğimde balkon kapısından gelen esintiyle derin bir nefes almıştım. Feride'nin evinin en serin yeriydi mutfak. Kahvenin olduğu rafa ilerleyecekken Demir'in "ne olacak peki böyle belirsiz? Ne kadar sürecek?" diyen sesiyle asla yapmamam gereken bir şeyi yapıp kulak kabartmıştım. "Sanki kapı deliğinden milleti dikizleyen sen değilsin!" Tamam, asla yapmamam gereken şeyleri birkaç kez yapmıştım doğru. Merak ediyordum ne yapayım?

"Belirsiz değil ki oğlum. Etkilendiğini biliyorum. Ego değil bu hissediyorum. Uygun olanı yapmak istiyor ama önceliği de değilim. Kafası karışık. Üstüne gitmediğimde özlüyorum lan. Sıkmak da istemiyorum. Allah biliyor ya her üzgün olduğunda, gözlerinden yaş aktığında ellerimle silmek, sımsıkı sarılmak istiyorum. Olmaz biliyorum ama istek işte anasını satayım. Yarın dışarı davet edeceğim. Artık gerçek anlamda tanışmamız için bu gerekiyor. İsterse Feride ya da arkadaşı gelebilir. Nasıl rahat edecekse bakalım. Dengem şaştı onun yüzünden. Yanlış bir şey söylerim diye bin tane cümle dönüyor kafamda. Ben kimseye böyle narin davranmadım Demir."

"Sen Aziz'in kardeşisin oğlum. Net adamdı Aziz abi. Zühre'nin korkması çok normal o yüzden. Bir anda evlilik fikriyle çıktın karşısına. Samimi gelmemiştir de eminim ki. Ama seni bir hayli etkilediği bariz belli oluyor zaten. Emrindeki herifler gülüyor leyla hallerine. Eskisi kadar gaddar değilsin. Tim sevdi bu hallerini."

Demir'in gülme sesiyle birlikte duyduklarımın yanaklarıma pompaladığı kan eşliğinde dinlemeyi kesip boğazımı temizleyerek dolaba yöneldim. Balkonda olduklarını görmemiş gibi yapıp kahveyi aldığımda Demir "Zühre hocam?" deyince şaşırmış gibi yapıp "burada mıydınız? Kahve yapacaktım" dedim. Usta bir yalancı olmak öğretmenlik hayatımda öğrenmeyi hedeflediğim bir şey değildi açıkçası. Bunun için tövbe namazı kılmayı aklıma not edip onlara döndüm. Ellerimin titremesi görülmeyecek gibi değildi. Duyduklarımı duyan her kız heyecanlanırdı. Kendime kızmıyordum o yüzden. Asil bedenini çevirmeden sadece başıyla bana dönüp "benimki tuzlu olsun mümkünse" dedi sırıtarak.

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin