Bölüm 45

205 14 4
                                    

Eve döndüğümüzde herkes dağılmıştı ve annemler de uyumuşlardı. Balkonda Yakut'la yaptığımız günün kritiğinden sonra mutlu mesut odalarımıza çekildiğimizde bizi böyle güzel zamanlara çıkardığı için Allah'a şükrederek dalmıştım uykuya. Yarınki kınadan sonra öbür sabah artık tamamen evli bir şekilde Asil'le kurduğumuz yeni yuvamıza gidecektim.

Tabi hayat filmlerdeki gibi olmuyordu maalesef. Gözlerimi annemin ve teyzemin bir araya gelince ulaştıkları zirve ses tonuyla açmam gerekmişti. Ayrıca Yakut şarkı söyleyerek odamdaki aynada yüzüne buz sürüyordu. "Hayatı bu denli seviyor musun cidden arım balım peteğim ha?" dedi uykulu soytarı. Güneş ışığına doğru bir vampir gibi tıslayarak saldıracaktım şimdi.

"Ne oluyor bu evde ya? Delirdiniz mi? Güneş bile tam ayılamamışken ne bu enerji?"

Yakut bana dönüp poposunu sallayarak yatağa doğru geldi ve "evleniyorsun ya ondan mutlu herkes. Gitmeni dört gözle bekliyorduk. Sabiha teyzem de beni daha çok sevdiğini söylüyordu az önce. Seni de Alparslan amca teröristlerin elinden almış. Öz çocukları değilmişsin" diyerek kafa açmaya başladı. Onun hayal dünyasını hafife almamak gerekiyordu çünkü ayaküstü kurduğu senaryo güzeldi. Uykum açılmış olmasaydı kafam karışabilirdi.

"Az daha uyuyayım da saçmalıklarına cevap vereceğim Yakup. Sus lütfen."

Kafamı geri koymamla beyin sarsıntısı geçirmem bir olmuştu çünkü annemin de anneannemden aldığı içinde taş olduğunu düşündüren o mübarek yastık suratıma inmişti. Acıyla bağırıp ayaklandığımda "gör bakalım Yakup kimmiş?" diyerek eşarbını kafasına atıp odamdan çıktı. Telefonum çalmaya başladığında yüzümü ovuşturmayı bırakıp komodine uzandım ve gördüğüm isimle gülümsemem genişledi. Yüzümün acısını bile unutmuştum. Hızla açıp ilk onun hitap etmesini beklediğimde "karımla görüşebilir miyim? İsmi şimdilik Zühre Gözgür. Yarın Zühre Kurt olacak" dediğinde boştaki elimle yanağımı çekiştirip fok balığı gibi yatakta çırpınmaya başlamıştım.

"Kocam" dedim uzatarak. Öyle şımarık duruyordum ki bunu karşımda başka biri yapsa oraya kusardım sanırım. Ama yeni gelin olmak bunu gerektirirdi. Henüz kimseye karşı altınlarımı şıngırdatıp "kuzum" dememiştim mesela. Onun da zamanı gelecekti. Asil derin bir nefes alıp "hayattaki en büyük başarımın birilerinin bana komutanım diye hitap etmesi olduğunu sanırdım. Beni her seferinde yanıltıyorsun Zühre Kurt" dedi hayran olunası sesiyle. Yüzüm sırıtmaktan dolayı joker gibi yırtılacaktı ama umurumda değildi. Sabahları onun sesiyle uyanmak istiyordum.

"İşin yoksa bu saatte neden uyandın ki sen? Uyusaydın keşke biraz" dedim daha fazla şımarmamak için konuyu değiştirerek. O ise derin bir nefes alıp "Tuğrul aradı az önce. Akşam kınaya kısacık bir uğrayacağım ya ben. Sonrasında bizde bekârlığa veda yapalım dedi. Bir yer ayarlamışlar topluca. Ondan önce de albayın yanına uğramam gerekiyor. Birkaç belge işi var. Haber vereyim dedim. Ayrıca akrabaların gelecekti bugün. Dönüşte onlarla tanışayım."

Çok fazla şey söylemişti ama ben "bekârlığa veda" kısmına takılmıştım. Asil'e güvenim sonsuzdu ama yine de "nasıl bir veda bu tam olarak? Yani vedalar üzücüdür biliyorsun ki. Öyle dansözlü falan olmaz diye ümit ediyorum" demekten kendimi alıkoyamamıştım. Asil büyük bir kahkaha atıp "yani bilemem plan bana ait değil. Bana da sürpriz olacak" deyince hızla doğrulup "Asil!" dedim uyarıcı bir sesle. O ise beni deli etmekten bir hayli hoşlandığı için keyifle gülüyordu.

"Ya tamam yükselme hemen. Ayrıca bu veda hiçte hüzünlü falan değil valla. Vedalaştığım yolun sonunda sen bekliyorsun. Bundan mutlu gün mü olur?" dediğinde biraz erimiş, bitmiş, yok olmuş olabilirdim ama konumuz bu değildi kesinlikle. Yataktan çıkıp esneme hareketleri yaparken "böyle konuşarak dansöz onayı almaya çalışıyorsan çok beklersin" dedim net bir şekilde. O ise sabırlar çekiyordu kulağıma doğru.

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin