Bölüm 37

185 14 4
                                    

"İleri görüşlü bir arkadaş olarak, görev çıkar da bu adam ailesiyle müstakbel eşini erken tanıştıramaz diye bir takım görüşmeler yapmış olabilirim. Bu görüşmeler sonucu halam ve eniştem ilk uçakla buraya gelmek istemiş olabilirler. Ha birde babaannem Trabzon'dan beni de alın diye olay çıkartıp kendisini de buraya zorla davet ettirmiş olabilir."

Her cümlesi bir öncekinden daha fazla felç sebebiyken bir de sevimli bir suratla bunları söylemesi işimi hiç kolaylaştırmıyordu. Ayrıca Asil yanımda olmayacaktı! Annemler onu soru yağmuruna tutarken gerektiğinde önlerini kesmiş, kaş göz işaretiyle de olsa durmalarını belli etmiştim.

Yakut üç maymundaki maymun gibi iki eliyle ağzını kapatmış "şeytansın!" diyerek şok olurken Feride hala kedi bakışlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. Ben ise onu balkondan atsam Sahra'yı evlat edinip bu şehirden koşarak uzaklaşabilir miyim diye düşünüyordum. Annemin Asil'e bir an olumsuz konuşacakmış gibi yapması bile beni bu denli germemişti.

"Ama sen böyle her şeye inme inmiş gibi tepki verirsen babaannem seni çok yorar yavrum."

"Feride" dedim cinnet önceki sakinliğiyle. "Çalıkuşum." Her bir kelimeye öyle bastırıyordum ki kedi gibi sırıtmanın etki etmeyeceğini anlayıp anında ciddileşmişti. "Asil yokken onun ailesi ve anneannesiyle ne konuşacağım ben? Ha komşum? Ha balım? Söyle bana. Çünkü ben idrak etmekte zorlanıyorum. Annesiyle babası Ankara'dan çıkıp gelecekler ve bir anneanne kişisi de Trabzon'dan gelecek. Bende onlarla oturup tanışacağım. Doğru mudur? Hem de Asil yokken!" diyerek yükseldiğimde Feride başparmağı ve işaret parmağı arasında küçük bir mesafe bırakıp "aslında minicik bir şey daha var" dedi ve kafasını benden uzaklaştırdı.

"Feride seni balkondan atarım. Bak valla anne falan demem bütün mahallede kovalarım seni. Daha ne yapmış olabilirsin? Yara bandını çeker gibi hızlı söyle. Ne yaptın?"

"Şimdi Asil babam için evlat sayıldığından, dayısı olarak burada olması ve ailenin yeni üyesini tanıması gerektiğini düşündü. Bilirsin ki anne ve babaya öf bile denmez hocam. Bende gelmeyin diyemedim. Aslında bizim iki aile ve babaannem, yani Asil'in anneannesi de gelecek."

"Ne zaman?" dedim sesimin mahallede yankılanmasını umursamadığım bir gerginlikle. Feride ise ayaklanıp kapıya doğru ilerleyerek "halamlar yarın Trabzon'a geçecekler. Babaannemi ve annemleri de alıp oradan gelecekler. Bir gün dinleniriz dediler. Yani iki gün sonra burada olurlar. Hadi ben gittim!" dedi ve resmen koşarak balkonu terk etti. Annemlerin henüz burada olacakları bir süreçte gelmeleri bir tık içimi rahatlatsa da Asil'in olmayışı büyük bir stres sebebiydi.

"Karadenizli bir nineyle uğraşmak için savaş boyalarını sür. Zor bir süreç seni bekliyor kızım."

Soytarının haklı olmasını istemediğim bir andı bu an. Ama kadın beni görmek için kendini Trabzon'dan zorla aldırabilecek kadar dişli bir kadındı. O yüzden anneme söyleyip hazırlıkları bir an önce yapsam iyi olacaktı. Eleştiri için açık kapı bırakmamalıydım.

"Ne demiş Karadenizliler: Vira Bismillah."

Annem elektrik faturasını umursamadan beşinci kez fırını çalıştırırken Yakut ağlayarak sarma sarıyordu ve bende içli köfte için kolları sıvamıştım. Hataylı bir yeni gelin olmanın hakkını vererek makinadan çıkmış gibi, tek ayar içli köfteler yaptığımda gururla eserimi izlemeye başladım. Annem ense köküme sağlam bir şamar indirip "aferin öyle izle kızım. İçli köfte bittiyse kaytaz böreğinin hamuruna bak. Fırın çalışıyorken onu da çıkaralım aradan. Hadi!" diyene kadar da devam etmişti eserlerimle övünme merasimim.

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin