Bölüm 41

192 14 2
                                    

"Zaferle döndük. Yapmam gerekeni yaptım Zühre. Askerlerim de yapmaları gerekeni yaptı. Kimsenin burnu bile kanamadı. Aylarca uğraştığımız şey kafanda canlandığı gibi değildi. Herkes çok iyi, merak etme tamam mı? Karşındayım ve iyiyim. Seni çok özledim. En büyük zararım buydu."

Neden çok utanmıştım şimdi ben? O benim nişanlımdı be! Tabi beni özleyecekti. Bende özlemiştim. Yalan mı söyleyecektim? Kocaman gülümseyerek "sadece bugün için demiyorum. İleride de bunu yapmanı istemiyorum. En zorlu görevlere gidiyorsun. Kafandan tonla şey geçiyordur eminim ki. Her şeyi anlatamazsın biliyorum ama en azından hislerini paylaş benimle. Bende seni çok özledim. Hoş geldin" dedim gözlerinin tam içine bakarken.

Yorgun yüzü aydınlanmıştı resmen. Dudaklarını ıslatıp "beni çok zorluyorsun Zühre hoca. Sana sarılamadığım her gün için nikâhtan sonra bir sarılma hakkım var, ona göre. Bugün başladı bu sistem. Sayısını tutacağım" dediğinde pancara dönmüş olsam da gülerek "öğrencilerim duyarlarsa bende nikâhtan sonra her gün için bir yumruk sistemini devreye sokarım haberin olsun" dedim. Gülümsemesi genişlerken hayran bakışları hala üzerimdeydi.

"Çıkalım mı?"

"Çıkalım."

Dönüş yolu boyunca onun Mercedes'i ve benim Volvo'm arasında minik bir rekabetle hareket etmiştik. Mahalleye girip park edene kadar gülümsemekten ağrıyan kaslarımı fark etmemiştim bile. Sanki iki aydır yüreği ağzında gezen ben değilmişim gibi keyifliydim. Asil arabadan inip "eğer bana güvenerek bu kadar hız yapıyorsan ilk cezayı benden yiyeceksin hocam haberin olsun. Dağ çevresi uçurum kenarıyken o virajlara öyle giremezsin. Canının hiç kıymeti yok herhalde ha?" derken yalandan çatılan kaşlarıyla bana doğru ilerledi.

"Yani yenildiğin için böyle huysuz olduğunu düşünüyorum ben şahsen. Ayrıca viraj dediğin şey dağ çevresi yoluydu. Yakışmıyor Asil Kurt, yakışmıyor. Askerlerine bahsetmem merak etme."

Göz kırpıp arabadan çantamı ve dosyaları aldığımda bir hayli keyifliydim. Sınav hazırlama telaşım bitmişti. Asil görevden dönmüştü. Havalar da güzeldi. Daha ne isterdim ki? Asil şaşkın bir nida çıkarıp "bak sen Zühre hocaya ya!" dedi uzatarak. Damarına basmak hoşuma gidiyordu. "Bak tabi Zühre hocaya" dedim çenemi dikleştirerek. "Hızlı ve imanlı benim sloganımdır. Ayağını denk al komutan. Sol koltuk dağlarda yürümeye benzemez."

Boyumdan büyük laflar ediyordum ama nasıl hoşuma gidiyordu anlatamam. Asil bu kez öylece dikilip sabırlar çekerken "görevden gelir gelmez nişanlımızı görelim demişiz. Okuluna kadar gitmişiz. Bir de üstüne dalga geçiliyoruz. İyi niyetimi hak etmiyorsunuz Zühre hoca. Ayıp. Örselendim" diyerek başını abartıyla iki yana sallıyordu. Herkesi eleştiren teyzeler gibiydi. Gülmeden edememiştim.

"Zühre beni harbiden çok zorluyorsun" dedi bakışları derinleşirken.

"Çok mu kızdın?" dedim mahcup bir ifadeyle.

Gözlerini üzerimden çekmeden derin bir nefes alıp "o sincap yanaklarını öpmemek için zor duruyorum, kızdın mı diyorsun" diye mırıldandığında, çok net duymuş olmanın verdiği bir şaşkınlıkla açıldı gözlerim. Uğraştığım için kızdığını düşünmüştüm oysa. Öyle bir bakıyordu ki içim titremişti. Boğazımı temizleyip "içine konuşma öyle. Sesin çıksın" dedim duymamışım gibi onunla uğraşmaya devam ederek. Hızla arabama dönüp son dosyaları da aldığımda kulağımın dibinde "yalan yakışmıyor ağzına" diyen sesiyle irkilmiştim. Bu çekim beni de çok zorluyordu.

"Kafana kaynar suyu dökersem görürsün sincap yanağı! Yukarı çıkın bakayım çabuk!"

Camdan sarkmış bir vaziyette el kol sallayarak rüzgâr etkisiyle aramızdaki mesafeyi açabileceğini düşünen çalıkuşumu görmemle kapıyı kapatıp hızla Asil'den uzaklaştım. Liseli sevgililer gibi yakalandığımız kişinin Feride olması bir nebze iyiydi. Sevim teyze veya Afife teyze de olabilirdi.

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin