Bölüm 13

401 16 0
                                    

"Başka yol ne? Dağdan mı gidecekler? Şu an terörle mücadele edilen bir dağdan küçücük kardeşini mi geçirecek? Sen nasıl bir işe düştün be kızım?"

Durmanın, şok olmanın, öfkelenmenin vakti değildi. Bir şeyler yapmalıydım. Hızla kasaya yönelip ürünleri de aynı hızla poşetlediğimde kasiyer kız acelemden öyle korkmuştu ki "indirimli ürün ister misiniz?" repliğini es geçip "iyi günler" demişti sadece. Seyit onbaşı gibi poşetleri kollarıma taktım ve koşar adımlarla evin yolunu tuttum. Şalım kaymış, yüzümde güneş kremine dair tek bir zerre bile kalmamıştı. Binaya geldiğimde köpek gibi dilim dışarıda soluyordum.

"Sevim teyze!"

Kapıya vurmadan önce bina girişinden de bağırarak işleri hızlandırdığımda zaten kapıda yatıp kalkan Sevim teyze anında kapıyı açmıştı. Sol elimdeki poşetleri kapıya bırakıp kartı da fırlatırcasına verdiğimde ayıp falan düşünecek halde değildim.

"Zehra bu ne hal kızım? Bir an kayboldun san-"

"Çok tuvaletim var Sevim teyze! Eve çıkayım hemen!"

Gerçekten de kıvranırken gördüğü için kapısının önüne bırakmamdan korkmuş olsa gerek ki "ay tamam git sen. Konuşuruz sonra. Sağ olasın" diyerek poşetleri içeri çekti. Kalan poşetlerle üst kata koştum. Feride'nin ununu sonra da verebilirdim. Hızla kapımı açıp poşetleri salon girişine bırakarak telefonuma sarıldım. Müdürle, Hasan hocayla, muhtarla, artık kim varsa onunla konuşmalıydım. Nasıl bir aile iki tane küçük çocuğu yasak olmasına rağmen ilçeye gönderirdi?

"Komutana yazsana!"

Ellerim titrerken son mesajlaşmamızın üstünde durdu parmağım. Görevde telefon kullanamazdı ki. Ama belki bir umut görürdü. Herkesi ayağa kaldırmam gerekiyordu. Tehlikenin içinde kalırlarsa Kadir'i koruyabilecek tek kişi de Asil'di. O yüzden göğsüm hızla inip kalkarken mesaj yerini açtım. Bana verdiği söz karşılamıştı beni ekranda. İçim sıcacık olsa da ne halde olduğunu düşünmeden edemiyordum. Sabah namazından sonra kendimi, o ve askerleri için dua ederken bulduğumda bütün uykum kaçmış, aklım tamamen soytarının esiri olmuştu.

"Annen olmaktan korktun ama ondan daha fena oldun. O kocası için endişeleniyordu. Sen ise hiçbir şeyin olmayan bir komutan için..."

Sabah yaşananları düşünmeye başlarsam utanç ve inkâr etme dürtüsü ağır basacağı için hızla düşüncelerimi sildim ve klavyeyi açtım. Zaman geçiyordu. Giriş cümlesi derdine düşmeden olduğu gibi olanı yazmalıydım.

"Mesajımı görebilir misin bilmiyorum ama burada tuhaf şeyler oluyor. Kadir ve abisi ilçedeler. Nasıl geri döneceklerini sorduğumda abisi başka yol olduğunu ama sadece onlar için olduğunu söyledi. Size mezar olur diye de ekledi. Bacak kadar boyuyla beni tehdit etti çocuk. Bir miktar öğretmenlik gururum zedelenmiş olabilir. Kırıldım ve gücendim."

Mesajı gönderip tekrar okuduğumda öfkeyle alnıma vurdum.

"Üstteki mesajın sadece ilk dört cümlesini ciddiye al olur mu?"

Bunu da gönderdiğimde sabırsızca müdürü aradım bu kez. Keyifli sesiyle "Zühre hocam! Nasılsınız? Şeref verdiniz yahu! Tatiliniz nasıl gidiyor?" diye açtığında öfkem daha da büyümüştü. "Hocam Kadir ve abisi ilçede ne arıyorlar? Nasıl gelmişler buraya o çocuklar? Yol kapalı değil mi? Değilse bileyim ki işime döneyim yani bende" dediğimde sesim sakin ama kinayeliydi. Müdür bir süre cevap vermediğinde bundan haberi olmadığını anlamıştım.

"Zühre hocam" dedi. Uyarıcı bir konuşma yapacağı belliydi. "Bakın sizin hedeflerinizi takdir eden ve en çok destekleyen kişi olacağımdan şüpheniz olmasın. Ama buraya gelirken bu çocukların ve ailelerinin terör sempatizanlığı bulundurduklarını unutmayın lütfen. Siz henüz bir gün öğretmenlik yaptınız. Parmağınızı şıklatıp bir sihir yapmadıysanız ilk gününüzden bir etki bekleyemezsiniz. Önce siz bu olayları kabullenmelisiniz. Okuldan sorumluyum, köyden değil. Ha ama muhtarı da arasan sana bunları anlatır. O çocuklara hiçbir şey olmaz. Burada terör yanlısı olan için değil asker yanlısı olan için endişelenmen gerekiyor."

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin