Bölüm 15

400 17 1
                                    

"Çünkü yolları senin için temizleyeceğini söyledi. Suçlu hissediyorsun."

Soytarı bu kez acımasız oynuyordu. Haklıydı. Anlam yüklemiştim. Mesajına saatlerce sırıtmamışım gibi davransam da gerçekler değişmiyordu. Demir'in "göreceğiz canım. Tabi ki de götüreceğim seni yanına. Önce bir üstümü değiştirip duşa girmeme müsaade et olur mu? Yemin ederim çok iyi durumu. Seni avutmuyorum. Eninde sonunda göreceğin bir konuda seni asla avutmam. Kötü bir şey olsa can kardeşimi orada bırakıp banyo yapmanın derdine düşer miyim hiç? Sen kocanı tanımıyor musun?" diyen sesiyle ortama dönmüştüm. Karısıyla bebek avutur gibi sakin bir tonla konuşuyordu. Feride bu konuda çok şanslıydı. Böyle bebek gibi bakılırken görevin bitmesini beklemek zor olmamalıydı.

Kendimi ortamda fazlalık gibi hissetmeye başladığımda merdivenlere yönelip "şey... Bana da haber verir misiniz? Yani aklınıza gelirse, öyle çokta ısrarla istediğim bir..." derken Demir "sende gel. Kendin görmek istersin bence" dedi sakinlikle. Feride dolan gözlerinin aksine gülümseyerek "zaten gelecek. Yok öyle haber verme falan. Hadi hazırlanın" diyerek eliyle geçiştirdi. Gitmeyi çok istiyordum ama hangi vasıfla bunu soracağımı bilemediğim için söylememiştim. Şimdi çok daha rahattım.

Onlar kendi evine, ben kendi evime girdikten sonra akmaya müsait gözyaşlarımı kapının kapanmasıyla birlikte sessizce bırakmıştım. Bu etki olmamalıydı. Bu etki fazlaydı. Bu etki canımı yakıyordu. Bu etki hastane köşelerinde saçlarını yolarak bekleyen annemi hatırlatıyordu. Bunu istiyor muydum peki?

Düşünceler denizinde boğulmadan önce hızla odama gidip dolapta en ütü gerektirmeyen kombini çıkardım. Siyah palazzo pantolon, siyah tişört ve üstüne hemen hemen boydan sayılabilecek kadar uzun olan haki yeşili trenç... Tek renk trenç olsun diye de siyah bir penye şalı yapıp hızla kahverengi çantamı aldım. Telefon, anahtarlar, cüzdan derken hazırdım. Ellerim titriyordu heyecandan.

Hızlıca kapıdan çıktığımda eş zamanlı olarak Feride'de kapıyı açmıştı. Evde nasıl bir konuşma yaptılarsa yüzü çok daha rahattı ama görmek için can attığı da belliydi. Sıcak bir tebessümle bana bakıp "telefonda konuştum. İçin rahat olsun. Sesi iyiydi" dediğinde utanç bedenimi esir ederken "içim zaten rahat Feride" dedim bakışlarımı kaçırarak. Gülüşü büyürken "aynen yavrum ondan" diyerek evden çıktı. Sahra'yı pusete koymuştu.

"Demir arabada bekliyor. İnelim hadi."

Sahra'yı herkül gibi kapıp hızla aşağı iniyordum ki arkamdan "için rahat aynen!" diyerek bağırdı. Şu an onu düşünemezdim. Telefonda konuştuysa telefonunu açmış demekti. Mesajlarıma neden cevap vermiyordu? Gerçi o mesajların üstünden neredeyse hafta geçmişti ama yine de bir şey deyip içimi rahatlatabilirdi. Onun hakkındaki endişem bir yandan öfkeyle kapışmaya başlamışken arabaya binip Sahra'nın pusetini çocuk koltuğuna bağladım.

Feride'de öne kurulup "maşallah söz konusu Asil olunca Afrikalı atletlere döndün Zühre. Tebrik ederim" dedi ve bana göz kırptı. Demir'in yanında özellikle yapıyordu. Biliyordum çünkü benim canım arkadaşım Yakut kendisine "bu niyetini kocana duyur sen. Madem yakın arkadaşlarmış o zaman konuşurlar mutlaka. Daha hızlı ilerler" demişti. Herhangi bir ilişkisi olmayıp tavsiye verenlerdendi çokbilmiş arkadaşım.

"Bana vereceği haberler var. Yoksa neden acele edeyim?"

Saçma sapan bir savunma yaptığımda Demir'in de gülmeye başladığını aynadan görmüştüm. Bu aile benim sonum olacaktı. Yol boyunca çok konuşmasak da Sahra'yla ilgilendiğim için zaman çabuk geçmiş gibiydi. Belki de askeriye yakındı, bilemiyorum. Nöbet tutan asker Demir'e selam verip kapıyı açtığında Demir "sağ ol koçum" diyerek devam etti. Ve nihayet arabayı park etmiştik.

A.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin