Merhaba Ruhum
Ruhun o kadar dolu ki boş olduğunu
sanıyorsun..."Günaydın Japonya, bugünün magazin bombalarına hazır mısınız?"
Uyandım. Güzel bir sunny-side-up kahvaltısı yaptım, kahve içtim, bilgisayarımda yayınlanmayı bekleyen magazin haberlerini düzenledim, bloğuma ve sosyal medya hesaplarıma ikişer tane haber girdim; kısacası acınası
bir yaşam.- Hayırdır Shinobu, mutsuz muyuz?
- Kapa çeneni İç Ses.O sabah fark ettim ki uzun zamandır içimde bastırdığım büyük bir mutsuzluk havuzunun içinde yüzüyordum. Uzun zamandır yaptığm şey yaşamak değildi, acılarımın içinde boğulmadan ilerlemeye çalışmaktı. Kendime bir yeşil çay yapıp balkona çıktım ve kucağıma aldığım bilgisayarımın ekranına bakarak yarım saat boyunca oturdum. Sonra üst kattan, Giyuu'nun evinden gelen şarkı sesiyle bakışlarımı bilgisayarımdan kaçırdım. Giyuu, "Nefes Yerine" isimli bir şarkı dinliyordu ve daha geçen hafta bununla ilgili bir haber yapmıştım. Gözlerimi göğe çevirdim.
"Düşün, en son ne zaman, en son nerede baktın gökyüzüne?" diyordu şarkı. Gözlerim gökyüzüyle buluştuğunda yüzüme hüzünlü bir gülümseme yerleştirdim.
"Merhaba eski dostum," diye mırıldandım gökyüzüne doğru, çocukken en sevdiğim şey gökyüzünü izlemekti. Bulutlara isimler takardım. O günler çocukluğumda kaldı, hatta kalakaldı... İki gündür yaşadığım duygusallığa sinirlenerek bilgisayarımı balkonda bırakıp içeri girdim. Duş alıp kendime gelmeyi planlıyordum.
Duş aldım, kendime gelemedim. Kendime bir kahve daha yaptım. Kahvenin fotoğrafinı çekip paylaşmak için üzerine bir yazı yazmaya başladım.
"Harika bir gün, harika magazin haberleriyle geliyorum. Akşamı bekleyin."
Gerçekten barika bir gün mü Shinobu? Yoksa sana artık Yalan Makinesi mi demeli?
- Sen sadece sus İç Ses, lütfen.Akşama kadar internet üzerinden yeni nesil ünlülerle ilgili araştırmalar yaptım; zira kafamı sadece çalışarak dağıtabiliyordum. Akşam olduğunda ise kalkıp kendime harika bir yemek
yapmaya karar verdim.- Makarna mı?
- Evet, İç Ses, makarna.
- Senden nefret ediyorum Shinobu.
- Ben de senden, İç Ses.
- Sağ ol.
- Önemi değil.Makarnanın suyu kaynarken bir yandan da televizyondaki haber kanallarında geziniyordum. Saat 19.36ydı. Tam makarnaları suya atmaya gideceğim sırada kapımın çaldığını fark ettim. Kapıya doğru ilerledim. Gelen Giyuu muydu? Kapının deliğinden baktığımda küçük çaplı bir şok yașadım. Gelen Giyuu'nun bateristiydi. Neden gelmiş olabilirdi ki? Pek de iyi görünmüyordu. Kaşlarımı çatarak kapıyı açtım ve yüzüne merakla baktım.
"Merhaba?" diye sordum, anlamaya çalışan gözlerle ona baktığım sırada.
"Ooh, güzelmişsin!"
"Pardon?"
"Güzelmişsin. Arkadaşımın yeni kiracısıyla tanışmak istedim de. Seni balkonda gördüm, yakından da o kadar güzel misin diye merak ettim..." Ayakta duramıyordu, ağzını yamulta yamulta konuşuyordu. Sarhoştu.
"Siz sarhoş musunuz?" diye sordum gizlemeye çalıştığım öfkemle. Adam gülümsedi.
"Ben sarhoşum ve sen hâlâ çok güzelsin..." Tam o an Giyuu'nun
merdivenlerden hızla ve öfkeyle indiğini gördüm. Bateristi kollarından tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanfictionSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...