Bataklık Çiçekleri
Çamurdan dünyaya gelen, mis gibi kokan, tertemiz bataklık çiçekleri
"Ruh, sayısız yaprakları olan bir
lotus çiçeği gibi açılıp serpilir."Halil Cibran - Ermiş
İçimdeki yolların hepsi ıssız, donuk. Kendi içimdeki doğru noktaya giden bu yolda bulamadığım her bir adres için kendime kızgınım. İçimi benden iyi kim bilebilir derken içimde kayboldum. Oysa ruhum ömrüm boyunca yürüdüğüm tek muhitti, bir
ara sokağında yok oldum.Nasıl böyle beceriksiz olabildim, ömrüm boyunca yürüdüğüm bu yolu nasıl unutabildim? Oysa tek çıkış her zaman acıydı, nasıl unuttum?
Kaybolmuş ve olduğu yerde dönüp duran bir çocuk gibiyim, yolu bilmiyor, yol sormaktan korkuyorum. Kimseye yol sormamak için dışarıdan kaybolmuş gibi görünmemeye çalşıyorum. Hem her şey yolunda gibi görünüyor hem olduğum yerde dönüp duruyor hem de nasıl kaybolduğumu izliyorum.
Bana ne lazım bilmiyorum, kaybolduğum yerin bir haritası yok. Bu haritayı çıkarması gereken bendim, yapmadım. Kendimi tanımadım, anlamadım, bunları yapmak istemedim. Kendi sokaklarımla yüzleşmedim, kendi içimi görmekten kaçtım. Uçtum, yoruldum, öylesine bir yere kondum. Kanatlarını hissetmeyen bir kuş gibiyim, niye buradayım bilmiyorum.
İçimde anlamsız bir öfke; hiçbir yere gitmemek üzere çıktığım bir yola öfkeliyim. Oysa bir zamanlar gidecek hiçbir yerim olmamasını umursamazdım, mesele yalnızca yolda olmaktı. Şimdi niye böyle oldu?
Tanıdığım en yaratıcı insandım, kendi yaratma gücümü kendi ellerimden aldım. Beni artık ne mutlu eder bilmiyorum. Kendi kendimi aptal yerine koymuş gibiyim. Kendi kendimi her şeyin mucizevi ve masalsı bir güzelliğe gideceğine inandırmıştım; oysa hayat bunun böyle olmadığını bana yüzüme bir tokat atarcasına göstermişti.
Hayatım boyunca anlaşılmamıştım, tek hayalim anlaşılmaktı oysa. Yalnızlık beni boğarken gecekondu evimizin akan çatısının altındaki eski yatağımda yatmış pencereyi izlerdim. Pencerem yıldızları görmezdi ama ben görürdüm. Hayal ederek her şeyi görürdüm; ayı, güneşi, yıldızlar...
Bir çocuğun gözlerindeki çaresizliğe kimse mi dokunmak istemezdi, kimse mi el uzatmak istemezdi? Bana kimse el uzatmamıştı. Ben kendi kendimi büyütmüştüm, kendimi hiçbir şeye layık ve hiçbir şeye değer görmeyerek büyümüştüm. Öyle bir esaret içinde büyümüştüm ki hayatım boyunca hiç özgür hissetmemiştim.
Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdi.
Unutma; kendini yaşamaya değer görmediğin her şey esaretin olur. Daha önce çocukluğuma dönebilseydim ona çok şey söylemeyi hayal etmiştim. Her şeyin iyi olacağını, her şeyin güzel olacağını, her şeyin mucizevi bir noktaya ulaşacağın... Oysa o çocuğun bunları duymaya ihtiyacı yoktu, o çocuk bunları duymadan büyümüştü zaten. Hiçbir şey iyi olmamıştı, hiçbir
şey mucizevi bir noktaya ulaşmamıştı. Yıkılan şey benim buna
inancımdı..."Bir ömrü öylece bir mezara gömünce, ne kalır geriye boşluk dışında?" diyordu haftalardır dinlediğim o şarkı. Ben dinliyordum, o ise yorulmadan söylüyordu aynı cümleyi. Haftalardır yaşadığım şeyin ismi hayata küsmekti.
Benim, Giyuu'nun ve birçok kişinin hayatı değişmişti. Kanao'nun durumu biz lansmandan çıkıp programa geçerken kötüleşmişti. Doktorunun bile anlam veremediği bir dönüştü bu, iyi olacağına çok inanmıştık. O sabah annesine kötü hissettiğini söyleyince birkaç tahlil daha yapmışlardı; oysa tahlil sonuçları bile çıkamadan bizi bırakıp gitmişti, ben ise bunu o gittikten yirmi dakika sonra o iki kadından öğrenmiştim. Milyonlarca insanla aynı anda, bir televizyon kutusunun içinde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanfictionSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...