Giyuu'nun Notaları
Herkes tektir...
Giyuu'nun müziğe veda edeceği konserine saatler kalmıştı ve bu Giyuu'nun umurunda bile değildi. İnsanın en büyük tutkusuna vedası nasıl bu kadar kolay olurdu? Israr ederek beni ve Kanao'yu tasarımcısını tanıdığı bir moda mağazasına getirmişti. O bu akşam giyeceği takım elbisesini teslim alırken yine ısrarları yüzünden kendime ve Kanao'ya elbise bakmaya zorlanmıştım.
"Gel bakalım ufaklık, biz seninle çocuk kıyafetlerine bakmaya gidelim. Olur mu" Mağazanın görevlilerinden biri Kanao'yu hemen karşımızdaki çocuk reyonuna götürürken Kanao oldukça mutlu görünüyordu.
"Abla ben buradayım. Sakın korkma, tamam mı?" diye sordu bana, görevliyle birlikte çocuk reyonuna ilerlerken.
"Tamam ufaklık, korkmam," dedim gülümseyerek. O sırada Giyuu benim için mağazadaki elbiselere göz atıyordu.
"Mor mu, kırmızı mı?" diye sordu Giyuu, elinde iki elbiseyle bana doğru yaklaşırken.
"Bu çocuğa moda anlayışını ben kazandırdım!" dedi mağazanın tasarımcısı ilgiyle bizi izlerken; ellili yaşlarda çok tatlı bir kadındı. Giyuu'nun elindeki iki elbise de çok güzeldi ama sanırım o elbiselerin içinde bile güzel görünemezdim.
"Teşekkür ederim," diye mırıldandım. "Akşam için giyecek elbiselerim var."
"Yani mor diyorsun," dedi Giyuu sol elindeki yeşil elbiseyi biraz daha öne çıkararak. "Tam tahmin ettiğim gibi."
"Yani herhangi bir elbiseye ihtiyacım yok diyorum." Giyuu gülümsedi ve elbiseyi görevli kadına uzattı.
"Bir denemelisin," dedi kadın. "Elimizdeki tek mor elbise. Sana çok yakışacağına eminim. Ben bunu kabine götüreyim..." Elbiseyi alıp kabine doğru ilerlerken ben anlam vermeye çalışarak Giyuu'ya döndüm.
"Bunlara gerek yok," dedim. "Üstelik ben renkli giyinmeyi sevmem," dedim sırf bir an önce Giyuu'nun kıyafetini teslim alıp gidebilmek için.
"Renkleri sevdiğini sanıyordum."
"Bunun bir önemi yok Giyuu. Bu gece senin gecen, önemli olan sadece sensin. Lütfen kıyafetini teslim alalım ve gidelim." Giyuu yüzüme uzun uzun baktı.
"Lütfen dene," dedi. "Sadece dene." Derin bir nefes aldım. O elbiseyi denememi neden bu kadar istiyordu bilmiyordum ama onu kuracak halim yoktu.
- Sanki hiç kırmamışsın gibi, değil mi Shinobu?
- Tam da aramızı düzelttiğimizi sanıyordum İç Ses.
"Tamam," diye mırıldandım, "'senin için deneyeceğim ama sadece deneyeceğim. Üstelik ben o elbisenin içine sığamam bile..."
"Her zamanki gibisin Shinobu, önyargılarında boğuluyorsun. Çık artık şu sulardan." Giyuu arkamdan söylenirken kabinlere doğru ilerledim.
"Buyurun, elbiseniz burada. Eminim ki çok yakışacak..."
"Teşekkür ederim, diye mırıldanarak mor elbisenin olduğu kabine girdim ve kapıyı kapatıp aynaya baktım.
Aynaya bakmak, ne garip... Aynaya değil, kendimize bakıyoruz aslında ama hiçbirimiz, "Kendime baktım," demiyoruz. "Aynaya baktım," diyoruz. Sanki bize bizi gösteren her şey bizden daha önemliymiş gibi.
Uzanıp mor elbiseye dokundum. Aslında çok basit bir elbise gibi görünüyordu. Saten kumaşı öyle göz kamaştırıcıydı ki sanki bir madene dokunuyor gibiydin. Ellerimin arasından kayıp gidiyordu. Mor, askılı, dümdüz, saten kumaştan bir elbise. Sadelik hiç bu kadar güzel görünmemişti gözüme. Kıyafetlerimi çıkarıp elbiseyi giydiğim sırada elbisenin vücuduma şaşırtıcı derecede oturması beni şoka sokmuştu. Her kısmıyla, her ölçüsüyle sanki tamamen vücuduma göre tasarlanmış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
Fiksi PenggemarSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...