10

228 19 20
                                    

Kırmızı Bisikletli Çocuk

Dumanlar benden geliyor...

Yağmur ben buraya taşındığımdan beri hiç durmuyordu. Sanki yanlış bir sokağına girmiştim kaderimin, gitmemem gereken bir yerine ilerliyordum hayatımın. Olmayacak bir hayalin peşine düşmek üzere gibiydim, sanki incinmeye doğru yol alıyordum. Ya da bambaşka bir açıyla bakmalı ve şöyle düşünmeliydim: Yağmur bu zamana kadar geçirdiğim yirmi yılı silip süpürmek için yağıyordu, silip süpürülsün ki yeniden başlayabileyim diye...

"Uyuyor mu?" diye sordum sessizce, Giyuu'nun misafir odasının kapısında durmuş gözyaşları içinde Giyuu'nun gözlerine bakıyordum. Başını salladı.

"Uyuyor..."

"Senden korkmadı mı? Nasıl geldi?" diye sorduğumda Giyuu acı içinde gülümsedi.

"Onu babasından kurtaran kim olursa olsun korkmadan gelirdi... Sen de öyle yapmaz mıydın?" Acı içinde başımı salladım.

"Hadi gel, uzaktan bak ona..." Sonra odanın kapısını sessizce araladı. Korka korka başımı uzattım. Misafir odasının tekli yatağında küçücük kalmış, mor-pembe saçlı bir kız çocuğu girdi görüş alanıma. Şok içinde baktım yüzüne, vücuduna, kollarındaki morluklara, bacaklarındaki kızarıklıklara, yanağındaki yara izine. Giyuu çığlık
atacağımı anlayıp eliyle ağzımı kapatı.

"Odama gel, sakin ol! Onu korkutamayız Shinobu, lütfen sakin ol!" Giyuu beni kolumdan tutup kendi odasına götürdüğü an kendimi dizlerimin üstünde yerde buldum. Giyuu yere eğilip bana sıkı sıkı sarılırken ağzımı onun omzuna kapatmış ağlıyordum.

"Sakin ol. Geçti... Sakin ol." Giyuu kulağıma melodi gibi gelen sesiyle beni sakinleştirmeye çalışırken yașadıklarım bir bir gözlerimin önünden geçti. Canımın her yandığı an, ben ağlarken kimsenin beni duymayışı, kendi kendimi teselli edişlerim, yaşadıklarıma anlam veremeyişlerim... Hepsi gözümün önünden geçti.

İçim dışıma çıkarcasına ağlayarak geçirdiğim on dakikanın sonunda başımı Giyuu'nun omzundan kaldırıp gözlerine baktım. Ellerini uzatıp gözyaşlarını sildi.

"Onu kurtardın." diye mırıldandım gözyaşları içinde. Giyuu'nun sol gözünden bir damla yaş aktığında öfkesini gözlerinden okuyabiliyordum.

"Ben de bu haldeydim, yara bere içindeydim. Her yanım morluklarla doluydu, küçücük bedenim o kadar yorgundu ki konuşmaya halim yoktu. Çok dua ederdim şu kapıdan biri girse de beni kurtarsa diye. Sen o kapıdan girdin, onu kurtardın." Tir tir titriyordum, ona karşı öyle büyük bir minnet duygusu hissediyordum ki neredeyse ellerini öpecektim.

"Seni de kurtardım," diye mırıldand. "Küçük Shinobu o evden yaralı, üzgün ve korkmuş bir halde gitti, sonra büyüdü, bunları atlattığını sandı. Oysa küçüklüğünün yaralı ruhu hâlâ o evdeydi Shinobu, orada sıkışıp kalmış, kurtarılmayı bekliyordu. Kardeşinle beraber seni de aldım oradan. Ben oraya seni de kurtarmaya gittim. Seni de kurtardım..." Gözlerinin içine bakarken tüm vücudum tiriyordu.

"Tutsaktın," dedi, "yaşadığın her bir gün tutsaktın. Hep bir yanın eksik hissediyordun, değil mi? Ne yaşarsan yaşa tatmin olmuyordun, ne yașarsan yaşa mutlu olmuyordun, ne yaşarsan yaşa içinde hep bir acı vard. Değil mi?"

"Evet... Çok derinde, anlam veremediğim bir acı."

"Kendini hiçbir zaman özgür hissedemedin, değil mi?"

"Hissedemedim... Hiçbir zaman."

"Hep hayal ettin... O adam sana senden güçlü olduğunu hissettirirken hep içeriye biri girsin de ona ondan daha güçlü birilerinin de olduğunu göstersin istedin. Hep bunu hayal ettin, değil mi?"

No 26 ~GİYUSHİNO~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin