Müzik Kutusu
İçimdeki yangını söndürmek
mümkün ama yanmak da bir seçenek...“Ben arabada beklesem olur mu Giyuu? Şu an herhangi bir ailenin içinde bulunmak istemiyorum."
"Tamam," diye mırıldandı, "beş dakika sonra buradayım..."
Giyuu ve ben, Kanao'yu o daha uyanmadan Giyuu'nun teyzesine emanet ettikten sonra eskiden yaşadığım mahalleye doğru yola çıkmıştık. Giyuu yol üzerinde ablasının yatmakta olduğu hastanenin önünde durmuş ve onu görmek üzere hastaneye girmişti. Bildiğim kadarıyla ablasının durumu gayet iyiydi ve yarın sabah taburcu olacaktı.
Arabada durmuş bugün yaşadığım içsel değişimin ağır yüküyle başa çıkmaya çalıştığım sırada gök gürledi. Arabanın camları yağan yağmurdan dışarıyı gösteremez bir hale geldiğinde kendimi koskoca bir yağmurun ortasına hapsedilmiş hissettim. Yağmura hapsedilmek ne güzeldir, bilir misiniz? Sonsuz bir yangının içinde çaresizce beklerken, beklenmeyen bir yağmurun altında kalmak nasıl bir histir, bilir misiniz? Alevlerin ortasında kurtuluşu beklerken sağanak bir yağmurun alevleri söndürmesini izlemek nasıl güzeldir, tahmin edebiliyor musunuz?
Bir insanın gelebileceği en acınası hal, duygularından habersiz kalmaktır. Ben çocukluğumdan bu yaşıma kadar ne hissettiğimi bilmeden büyüdüm; ne kendimi ne duygularımı tanıyabildim, ne de hislerimi sorgulayabildim. Çünkü bana çocukluğum boyunca öğretildiğine göre benim duygularım, hislerim, düşüncelerim hep önemsizdi...
"Ben hastaneye girip gelene kadar resmen fırtına çıkmış..." Giyuu telaşla koltuğuna oturup kapısını kapattığında sırılsıklam olmuş haline baktım. Dışarıdan gelen korna sesleri insanların telaş içinde bir an önce evlerine veya işlerine dönmeye çalıştıklarını gösteriyordu.
"Çok ıslanmışsın, hasta olacaksın. Arabanda havlu yoktur, değil mi? Saçlarını kurutman için soruyorum..."
"Hayır, yok tabii ki. Ama arka koltukta bornoz olacaktı."
"Ne?" diye sordum şaşkınlıkla arka koltuğa doğru dönerken.
"Şakaydı." dedi Giyuu gülerek. "Birkaç paket mendil olacak. Onlarla kurularım, merak etme. Hatta arabayı da hemen ısıtalım." Giyuu arabanın klimasını açıp yola çıkarken gözlerim hastanede takılı kaldı.
"Ablan nasıl?" diye sordum.
"Gayet iyi. Bu akşam taburcu olacak. Kalp krizi geçirmeden önce bu kadar sağlıklı değildim gibi şeyler söylüyor.." Sessizce güldüm.
"Ablan çok tatlı bir kadına benziyor." Giyuu başını salladı.
"Evet, çok iyi anlaşacaksınız." Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde, "Anlaşırdınız yani," diye düzeltti. Gülümseyerek önüme döndüm. O sırada Giyuu radyoyu açtı. Karşımıza bir kez daha Giyuu'nun şarkılarından biri çıkınca gururla ona baktım.
"Kendinle gurur duymalısın," diye mırıldandım. "Bu çok büyük bir başarı, biliyorsun değil mi?" Giyuu başını salladı.
"Ne kadar başarılı olursam olayım asla senin kadar başarılı olamam..." dediği an anlam vermeye çalışarak yüzüne baktım.
"Nasıl yani?"
"Yaşadığın hayata rağmen onları böylece atlatıp bugüne bu kadar güzel bir ruhla gelebilmen muhteşem bir başarı Shinobu." Derin bir nefes aldım.
"Ben sadece hayatta kalmaya çalıştım... Bu kadar."
"Senin bu halde olmana hayat bile şaşırıyordur, emin ol. 'Bu kadar vurdum, nasıl düşmedi?' diyordur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanfictionSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...