Rengârenk Acılar
Sen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar.
Giyuu kapıda bizi beklerken Kanao gecenin yıldızıymış gibi heyecanlıydı. Omuzlarıma geçirdiğim beyaz şalım ve beyaz el çantamda bir yandan Kanao'nun elini tutuyor bir yandan da kapıya doğru yürüyordum. Kapıyı açar açmaz ben Giyuu'ya, Giyuu da bana hayranlıkla bakakaldı. İnanılmaz görünüyordu.
"Nasıl olmuşum!" diye sordu Kanao heyecanla.
"Harikasın prenses," dedi Giyuu; oysa gözleri benim üzerimdeydi. Gülümsedim.
"Peki, ben?" deyiverdim bir anda. "Ben nasıl olmuşum?"
"Her zamanki gibi," dedi gülümseyerek. O an yüzüne bozularak baktım.
"Her zamanki gibi mi? Ama beni çoğunlukla pijamalarla, eşofmanlarla görüyorsun..." dedim hayal kırıklığı içinde.
"O kadar güzelsin ki kıyafetlerin bunu değiştiremez. Çünkü maksimumdan daha yukarısı yoktur..."
Yüzüne o kadar etkilenmiş bakıyordum ki neredeyse Giyuu Tomioka'ya bir fan hesabı açmak üzereydim. Keşke bunu sadece hayran
olduğumuz ünlülere değil gerçek hayatta tanıdığımız insanlara da
yapabilseydik. Mesela çok sevdiğimiz bir arkadaşımıza fan hesabı açabilseydik, aşık olduğumuz insana, ailelerimize... Çünkü Giyuu benim hayran olduğum bir ünlü değildi, o benim aşık olduğum insandı.Birlikte arabaya geçtiğimizde Giyuu tarihe konserine en geç giden sanatçı olarak geçebilecek kadar rahattı. Doğru düzgün bir prova yapmadan, bir seyirci gibi gidiyordu kendi konserine. Oysa yüzü gülüyordu, mutluydu. Bu gece son konserini verecekti, şarkılarını son kez bir sahnenin üzerinden binlerce insana duyuracakti. Kafamın içinde ona engel olabilecek bir sürü plan vardı ama artık bunlardan birini uygulamalı mıydım bilmiyordum. Giyuu o kadar mutlu görünüyordu ki içimden bir ses ona dokunma diyordu.
Kim? Ben mi? Ben öyle bir şey demedim, Shinobu.
"Alana girdiğimizde izdihamla karşılaşabilirmişiz. Menajerim yazmış. O yüzden yine aynı șekilde hareket edeceğiz. Arka kapıda indiğimizde beni prova odasına götürürlerken sizi kulise götürecekler. Bu sefer konseri sahne arkasından izleyeceksiniz."
"Neden?" diye sordum merakla. "Seyircilerin arasında da ola-
biliriz.""Ben sahnede olmanı istiyorum," dedi. "Bu yüzden orada olacaksınız."
"Tamam..." diye mırıldandım, bu gece onun gecesiydi. "Peki kararlı mısın?"
"Hangi konuda?"
"Müziği bırakma konusunda. Bu gece onlara bunu açıklayacak mısın? Bu senin veda gecen mi olacak?" Giyuu cevap vermedi. Radyonun sesini sonuna kadar açtı, çalan kendi şarkılarından biriydi. Benim aklım ise tamamen benim için yazdığı şarkıyla doluydu. Melodisini, sesini, tüm sözlerini o kadar merak ediyordum ki bu gece beni heyecanlandıran tek şey buydu.
Radyoyu dinleyerek geçen yolculuğun sonunda alana yaklaştığımızda kalabalığı görünce elimi kalbime götürdüm. Burada bir izdiham vardı, belki daha önce hiç görülmemişçesine bir izdiham vardı. Tek korkum Giyuu'ya bir zarar gelmesiydi. Müziği bıraktığını açıklarsa ortalık karışabilirdi.
"Giyuu," dedim, "eğer müziği bıraktığını burada, bu konserde
açıklarsan..." Ben cümlemi tamamlayamadan Giyuu'nun telaşlı güvenlik ekibi arabamızın önünü kesip kapılarımızı açtı."Sizi hemen almamız lazım, kalabalık çok büyük!"
Ondan sonrasına dair hatırladığm tek şey yine hüzünlü bir karmaşanın ortasında Giyuu'dan ayrı kalışımdı. Prova odasına götürülürken bana dönüp baktığını, bizi kontrol ettiğini gördüm. Ona başımı salladım, iyi olduğumuzu söylemeye çalıştım. Onu alıp götürdüler, bizi de kulise bıraktılar. İşte bu karmaşa Giyuu'nun hayatına dair en üzücü şeydi. Çoğu sanatçı bundan mutluluk duyuyordu
ama Giyuu bunu değil, müziği seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanfictionSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...