22

202 18 21
                                    

Başardık mı?

Başardık...

Günaydın Japonya, bugünü yaşamaya hazır mısınız?

Gözlerim açar açmaz gördüğüm ilk şey güneş ışığı oldu. Yağmursuz bir hava haftalardır alışık olmadığım bir durumdu. Yağmur durmuştu, güneş açmıştı. Gözlerimin önünde uçuşan toz taneleri güneşin eseriydi. Toz taneleri de güzeldi. Bazen her şey güzeldi. Bazen bir kutu dolusu çöp bile güzeldi; çünkü gerçekti. Dünyanın her yeri bir manzaraydı aslında. En kötüsünden en güzeline, gözümüzün gördüğü her şey birer manzaraydı. Çünkü inanın bana, en güzel şeyler sahte olmayanlardı.

Koltukta uyumuştum. Giyuu karşı koltuğumda, Kanao ise onunla aynı boydaki berjerlerden birinde uyuyakalmıştı. Geceye dair hatırladığım tek şey birlikte süt içip kurabiye yedikten sonra bu koltuklarda bomboş ve amaçsızca çizgi film izlediğimizdi. Sanki bir geceliğine üç küçük çocuktuk. Konuşmuş, ağlamış ve gülmüştük.

Uyuyakalmadan hemen öncesine dair hatırladığım son şey ise gözlerimin karşı koltukta uzanan Giyuu'nun
duvara yansıyan siluetinin üzerinde dolaşmalarıydı. Hayat bir yansımaydı. Giyuu'nun yansıması ise benim için hayattan daha gerçekti. Parçalara bölünmüş gibiydik. Gelgitleri olan, dengesizliklerin sınırlarını zorlayan iki yetişkin bir de çocuktuk. Annesi yerine koyduğu ablasının evinden kaçar gibi kaçıp gitmişti Giyuu benden. Sonra oraya döner gibi dönmüştü bana. Biz ne olacaktık? Ne olmalıydık? Bunların bir önemi var mıydı?

- Ne olacağınızın bir önemi yok Shinobu. Siz zaten oldunuz.

- Ne olduk, İç Ses?

-Onu da sen söyle Shinobu. Ne dersin?

Derin bir nefes eşliğinde yattığım koltukta kıpırdandım. Giyuu benim kıpırdanmam ile birlikte gözlerini açtı. Kafasının içindeki hassas sistemin bu kıpırdanmaya uyanmış olması bile acı vericiydi. Erafindaki her şeyin farkında olmak zorundaydı. Hayat ona başka seçenek sunmamıştı. Bana da.

"Günaydın Mor Tokalı Kız," dedi sessizce.

Sol gözümün seğirdiğini hissettim o an. Bu ismi onun dudaklarından duymam konusunda nasıl hissedeceğimi bile bilmiyordum. Giyuu sakin görünüyordu, karışık ama sakin.

"Günaydın Giyuu Tomioka."

"Söylesene, bugünün magazin bombaları ne?" diye sordu ve sessizce güldü. Yattığım yerden uzanıp ayakucumdaki battaniyeyi üzerime çektim. Vakit kazanmaya çalışıyordum çünkü ne tepki vermem gerektiği hakkında ciddi anlamda bir fikrim yoktu. Kızgın mıydı bunu bile bilmiyordum. Bu konuda neredeyse hiç konuşmamıştık.

- Belki de sormalısın Shinobu.

- Neyi?

- Kızgın olup olmadığını: Aklına gelen dişüncelerin seni yiyip bitirmesinden bıkmadın mı? Sor gitsin.

- Sansrm haklısın, İç Ses. Haklı olduğun nadir günlerden biri bu.

Derin bir nefes aldım. Koltukta yattığım yerden başımı tavana çevirdim. Güneş geçirmeyen perdelerim dışarıdaki ılık rüzgârın
kıpırdanmalarıyla ileri geri hareket ederken güneşin ışıkları içeri tam girecekken perdenin bir diğer hareketiyle odanın içi kapkaranlık oluyordu. Ruhum gibi. Derin bir nefes aldım ve merak ettiğim soruyu sordum.

"Bana kızmadın mı?" deyiverdim bir anda. Giyuu bir süreliğine sessiz kaldı.

"Kızdım," diye yanıtladı. "Yaptığın şey için değil."

No 26 ~GİYUSHİNO~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin