9

201 18 29
                                    

Kanao

O benim yağmurdan güneşe çıkışımdı.

(6 Eylül, Büyük Konsere Dört Gün Kala)

"Günaydın Japonya. Bugünün bombalarına hazır mısınız?"

Günlerden cumartesiydi. Yani dünden farksız bir gün daha... Evden çalışıyorsanız hafta sonlarının bir önemi kalmıyordu, sizin için her gün aynıydı. Oysa bugünün diğer günlerden bir farkı vardı; o da ben yatağımdan kalkarken titreyen telefonuma gelen mesajın yarattığı farklılıktı...

Kimden: Giyuu Tomioka"
"Günaydın komşu. Kahvaltıya bekliyorum."

Hayatımda ilk defa birinin "günaydın' mesajıyla başlamıştım güne. Üstelik mesaja bir de kahvaltı fotoğrafi eklenmişti. Balkondaki masasına güzel bir kahvaltı hazırlamıştt. Gözlerim birkaç saniye fotoğrafin üzerinde gezindikten sonra derin bir iç çektim. Gitmeli miydim? Bu işin sonu, benim duygusal yönden zayıf
düşmem ve onun bana arkadaş gözüyle bakmaya devam etmesiyle sonuçlanabilir miydi?

"Geliyorum komşu."

Giyuu'ya cevap yazar yazmaz yatağımdan kalkıp banyoya girdim,
hızla elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra üzerime uzun mor hırkamı geçirdim. Evet, yine mor. Saçlarımı güzelce taradım ve telefonumu da alıp evden çıktım. Üst kata çıkarken yüzümde yine aynı salak gülümseme vardı; fakat bu sefer bu gülümsemenin altında bir de korku yatıyordu. Tüm korkularımı
kucağımda taşıya taşıya kapısına kadar gittim. Kafamda binlerce.soru işareti vardı.

Ona karşı kendimi öfkeli, temkinli ve korku dolu hissediyordum. Elimi kaldırdım, zili çaldım ve beklemeye
başladım. Sanki her an kapıyı bir kadın açıp Giyuu'nun sevglisi olduğunu söyleyecek gibi hissediyordum. Fakat bu sefer kapıyı Giyuu açtı.

"Günaydın.." diye mırıldandı, hızlıca bir duşa girip çıktığı elindeki havluyla kurutmaya devam etiği nemli saçlarından belliydi.

"Günaydın." O sırada dışarıda bir gök gürledi. İçeriye doğru bir adım attım ve soğuk sabahın karanlık gökyüzü bir şimşekle aydınlandı.

"Balkonun camlarını kapatayım, yağmur geliyor." Giyuu hızla balkona doğru ilerlerken ben de peşinden ilerledim.

"İyi uyudun mu?" diye sordu. "Balkonda uyumamana sevindim."

"Ben içeri girene kadar beni izledin herhalde," diye mırıldandım sandalyelerden birine otururken.

"Bunun doğru olmamasını çok isterdim ama maalesef, tam olarak öyle yaptım..." Kendimi tutamayıp gülümsedim. O sırada dışarıda çok şiddetli bir yağmur başladı.

"Hırka alıp geliyorum, sana da bir battaniye getireyim..."

"Gerek yok, iyiyim ben."

"Gerek var, daha yeni iyileştin." Giyuu beni dinlemeden içeri girdiğinde arkasından güliümsüyordum. Uzandım ve masada duran çaydanlıktan birer fincan çay doldurdum. O sırada Giyuu üstünde
hırkasıyla geri dönmüştü. Omuzlarıma bir battaniye sardıktan
sonra karşıma oturup çayından bir yudum aldı. O sırada gözlerim fincanı tutan eline kaydı. Eli morarmaya yakın bir derecede kızarmıştı.

"Eline ne oldu?" diye sordum merakla.

"Bir şey olmadı. Omlet alır mısın?" diye sordu ve omlet yaptığı tavayı bana doğru uzattı. Kaşlarımı çattım.

"Bir şey olmuş. Ama anlatmak istemiyorsan seni anlarım." Elindeki tavaya uzandım.

"Bir sorun yok, bunu bilmen yeterli."

No 26 ~GİYUSHİNO~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin