Daire 7
Ve güneş batar, ay doğarken...
Günlerden pazartesi ve bir ay sürmesini planladığım yeni hayatımın ilk günündeyim. Elimde zorlukla ite çeke bu yeni binaya soktuğum valizlerim ve gözlerimin önündeki kocaman NO. 26 yazısı.. Binanın lüks asansörü ben içeri girer girmez hiçbir tuşa basılmadan önümde açılınca, "Vay be," deyiverdim. Valizlerimle
birlikte asansöre zar zor sığdım."Bir ay kadar yaşayacağın bir eve bir sürü valizle gelmen mantıklı mı?" dediğinizi duyar gibiyim. Fakat bilmediğiniz bir şey var. Valizlerimden sadece biri kıyafetlerle dolu; diğerleri ise bir masaüstü ve bir dizüstü bilgisayar, bir dolu dergi ve gazete, martar panolarım, ofis malzemelerim ve bir dolu ufak tefek eşyamı taşıyor. Ben kendi ufak tefek eşyalarımı hazırlarken anlaştığım
mimar bir hafta gibi kısa bir sürede evin eşyalarını döşemiş ve evi benim sadece birkaç valizimi alıp geleceğim şekilde hazır hale getirmişti. Nevresimlerime kadar almıştı. Asansörden zar zor inip koridorda ilerledim."Daire 7" diye mırıldandım kendi kendime, "yeni evime hoş geldim.. Kısa bir süreliğine."
Aynen, kesin kısa süreliğinedir. Tanıştırayım, bu konuşan benim iç sesim ve kendisinin her cümleme bir cevabı vardır. Muhtemelen bu yolculukta benden çok onun cümlelerini duyacaksınız. Bir ameliyatla iç sesimizi aldırabilseydik
kendimde değiştireceğim ilk şey bu
olurdu. Tabi kendimde değiştirmek
istediğim tonla şey daha var. Bunları
yaptırmak için ise zaman gerekiyor ki
o bende bir gram yok..."Merhaba, yeni evim." diye
mırıldanarak kapımı kapattım ve
valizlerimi salonun ortasına bırakıp evin içinde öylece bir göz gezdirdim."Garip.." diye düşündüm.
"Çok garip... " diye tamamladı iç sesim. Bu eve adım attığım ilk an, evin içine önümü döner dönmez kendimi çok şey hissetmiştim. Şey...
"Evde?" İç sesimin beni yanitlamasına
şaşkınlıkla başımı salladım."Aynen öyle." diye mırıldandım
etkilenmiş bir sesle, "Evde hissettim.
Sanki yıllardır burada yaşıyormuşum
gibi.."Mavi koltuklarım, yeşil duvarlarm,
koltuklarımın arasına konulmuş üç
bonsai çiçeğim, zebra perdelerim,
bir modern bir marangoz masasını andıran koca yemek masam, mumluklarım, loş ışıklarım, abajurum, yeşille bezenmiş yatak odam.. Hepsi o kadar bendi ki... size anlatamam. Burası tam bir ev olmuştu. Sanki her eşyayı ben seçmiştim, sanki her bir parça için aylarca mağazaları gezmiştim ve en bana göre olanını bulmuştum.Ya da şöyle mi söylesem... Dünyada bir yer bana ev olmak için ayrılmış da ben gelmiş orayı bulmuşum gibi.
Aynen öyle kızım...
"Kızım mı? Sen iyice bizi arkadaş sanmaya filan başladın." Evet, iç sesimle konuşuyorum ve hayır, şizofren değilim. Siz konuşmuyor musunuz? Normal olan bu değil mi?
Yaklaşık beş saatimi tüm eşyalarımı eve yerleştirmeye ve evde en ince ayrıntısına kadar kendi düzenimi yaratmaya ayırdım. Beş saatin sonunda ise nihayet duşa girdim ve mutfak siparişlerimin gelmesini beklerken Mor Tokalı Kız hesabıma girip yeni bir gönderi paylaştım.
"Selam Japonya, bugün duyacağınız bombalara hazır mısınız?"
Gönderiyi yazıp paylaştım. Ânında mesaj kutumu dolduran yüzlerce mesaj gözlerimin önünde akıp giderken telefonumu masama bıraktım ve o sırada çalan kapıya yanıt vermek üzere koridora
doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanfictionSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...