Çiçek Dürbünü
Kışa maruz kalmış bir yaz çiçeği gibiydim...
(Günler Sonra)
Bazı şeyler öyle hızlı gelişir ki hızı sizi çarpar; önce bilincinizi alır elinizden ama sonra buz gibi bir avuç suyu yüzünüze çarpmış gibi dinç olursunuz. Önce bilincinizi donduracak gibi hissettirir soğuk su, sonra her şey daha da netleşir. Yaşadıklarım bir avuç suyun yüzüme çarpmasından fazlaydı aslında. İnsana bilinç kaybı yaşatabilecek o buz gibi sular benim her yanımdaydı sanki.
Her yanım şoktaydı, her yanıp sarılmıştı ve her yanım bilinç kaybından ibaretti. Sonrası ise koca bir farkındalık evresiydi. Her şeyimle hissettiğim koca bir farkındalık evresi... O otel odasının önünde durduğum ve hayatımın en sarsıcı cümlelerinden birini duyduğum andan beri kaç gün geçmişti hatırlamıyordum bile.
Geçirdiğim birkaç gün benim için bitkisel hayattan farksızdı. Kimseyle konuşmuyordum, güçlenme yeminleri ettikten hemen sonra içsel bir çöküş yaşamıştım. Sorularına cevap verdiğim tek kişi Kanao'ydu.
"Bana ne oldu abla?"
"Biraz hasta oldun güzelim ama geçecek. Hiç merak etme."
"Ne kadar hasta oldum abla? Çok mu? Çünkü her yanım ağrıyor..."
"Bazen insanlar çok hasta olur güzelim benim. Sonra geçer. Seninki de geçecek. "
"Ben artık burada mı kalacağım? Bu odada mı?"
"Hayır, merak etme. Günü geldiğinde evimize döneceğiz."
Bu soruları her gün tekrar tekrar duydum ve tekrar tekrar yanıtladım. Israrla ve inatla ona her şeyi tekrar tekrar açıkladım. O gün Kanao'yu hastaneye yatırdılar. İlik nakli için ismini listelerine almadan önce birkaç günlüğüne durumunu takip etmek istediler. Kanao'nun soruları bitmiyordu, sorgulamaları sona ermiyordu. Giyuu her gün yanımızdaydı ama gözümün gördüğü sadece Kanao'ydu. Sanki onunla çok az zamanım kalmıştı ve her saniyemi onunla geçirmek istiyordum.
"Annem de burada kalabilir mi abla?" diye sordu bana bir sabah. "Bir masalda duymuştum, bazen anneler çocuklarını iyileştirebilirmiş..."
Haklıydı, onun bir annesi vardı ve her çocuk gibi annesini yanında istiyordu. Annesi her gün ziyarete gelse de gece sadece bir kişinin kalmasına izin veriliyordu. Üstelik ziyaret saatleri de çok azdı çünkü Kanao'nun olabildiğince az kişiyle görüşmesi gerekiyordu. Doktoru yakında ziyaretlerin haftada bire düşürüleceğini söylüyordu.
"Annen gelirse ben burada kalamam güzelim," dedim ona. "Ama doğru söylüyorsun. Annen seni iyileştirebilir..."
"Seni bir daha göremeyecek miyim?" diye sordu korkuyla kolumu tutarken.
"Elbette görebileceksin! Sadece burada kalamayacağım ama her ziyaret gününde geleceğim. Söz veriyorum."
Bugün ise buradayım; Kanao ile vedalaşmış ve gözyaşları içinde odasından çıkmak üzereyim. Alara Hanım ve Giyuu beni koridorda bekliyordu. Kanao'ya doğru dönüp ona son bir kez el salladım.
"Abla..." dedi bana yorgun bir sesle.
"Efendim tatlım?" diye sordum ona doğru dönerek. Elini yorganının altına uzattı ve orada bir şeyler aramaya bașladı. Ben şaşkınlıkla onu izlerken aradığını bulmuş gibi gülümsedi.
"Bu senin olsun," diyerek bana yorganının altından çıkardığı çiçek dürbününü uzattı. Ona şaşkınlıkla baktım.
"Ama sen bunu çok seviyorsun," dedim hüzünle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanfictionSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...