Kayıp Şehir
Herkes ararken ben buldum seni.
"Günaydın Japonya, 3 Eylül Perşembe gününden hepinize merhaba, bugünün bombalarına hazır mısınız?"
Burnumu çeke çeke yataktan kalktığımda, odamın hâlâ kapkaranlık olduğunu gördüm. Sayfamda yaptığım paylaşımın üzerinden bir dakika geçmişti ve odam adeta gece vakti kadar karanlıktı. Başımı kaldırıp komodinimde duran saate baktım.
"02.46 m?" diye sordum şaşkınlıkla. Halsizce yatağıma geri döndüm. Yaptığım paylaşımı sildim ve telefonumu komodine geri bıraktum. Evin içinin delicesine sıcak olduğunu biliyordum ama tir tir titriyordum. Tüm vücudum yorganın altında olmasına rağmen büyük bir kar yığınının altında kalmış gibi hissediyordum. Karnıma aniden giren büyük bir sancıyla yatağımın içinde kıvranmaya başladım. Zar zor yataktan kalktım ve lavaboya gittim. Birkaç öğürmeden sonra yatağıma geri döndüm.
Fakat bu sefer de üşümenin yerini terleme aldı. Nefes alamadığımı hissettim, biraz olsun hava alabilmek umuduyla balkona koştum. Balkonun bütün camlarını açtım ve yağan yağmurun tam karşısına oturup derin derin nefesler almayı denedim. Kendimi iyi hissetmeye başlamıştım. Bu arada üst katın ışıkları hâlâ yanıyordu. Giyuu uyumuyor muydu?
Yaklaşık yirmi dakika boyunca balkonda o soğuğun altında şortlu pijama takımımla uzandım. Yirmi dakikanın sonunda neredeyse uyuyakalmak üzereyken aniden gelen bir öğürmeyle balkondan içeri koştum. Kusamıyordum, sadece öğürüyordum. Çocukluğumdan beri ne zaman ne hastalık yaşasam o hastalık beni midemden vururdu. Dünyanın en hassas midesine sahiptim. Yaklaşık beş dakika kadar banyoda oturup kusmaya çalıştım.
Sonra çalan kapının sesiyle doğruldum ve kapıya doğru ilerledim.
Kapının deliğinden baktığımda Giyuu'nun endişeli yüzünü gördüm.
Kapıyı araladım ve ona baktım."Bir sorun mu var?" diye sordum halsizce.
"Kusuyorsun," dedi, sesi oldukça endişeli geliyordu. Başımı salladım. Onu içeri davet etmem gerekiyordu sanırım ama bunun için hazır değildim. Bilgisayarım, not defterim, her şey içerideydi. Yapmam gereken şey ona iyi olduğumu söyleyip gitmesini rica etmekti sanırım. Fakat öyle olmadı. Giyuu'nun gözünün önünde öğürmeye başladım, koşarak
lavaboya doğru ilerlediğim sırada Giyuu de telașla eve girdi. Bir yandan kusuyordum bir yandan da not defterimi ve bilgisayarımı görmemesi için dua ediyordum. Başka bir çarem de yoktu sanırım. Giyuu peşimden gelmiş ve ben kusarken saçlarımı
tutuyordu."İyiyim..." demeye çalıştım. "Sen gidebilirsin, uykunu bölme. Ben gayet iyiyim..." O sırada kusuyordum.
Aynen Shinobu, baya iyisin.
"Senin öğürmelerini balkonda duydum, inmeden hemen önce bir doktor arkadaşımı aradım. Birazdan burada olur, o geldiğinde giderim." Başımı salladım.
"Teşekkür ederim," diye mırıldandım.
"Gel, seni yatağına yatırayım." Giyuu beni kaldırmaya çalıştı ama adım atacak halim yoktu.
"Yürüyemiyorum..." diye sızlandım, sinirlerim o kadar bozulmuştu ki gözlerimden de yaşlar akıyordu.
"Tamam, sıkıntı yok." Giyuu beni kucağına aldığında kendimi biraz olsun rahatlamış hissetmiştim. Sanki daha șimdiden yatağıma yatmış, yorganımın altına girmiş gibiydim.
"Yat bakalım..." Giyuu beni yatağıma yatırıp üzerime yorganımı örttükten sonra doğruldu.
"Ben gidip sana biraz su getireyim," dediği an korkuyla kolunu yakaladım. İçeri girmesine izin veremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanfictionSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...