16

203 15 42
                                    

Dans Edelim mi?

Müziğe ihtiyacımız yok. Bizim sessizliğimiz var...

Her günün sonunda gece sona erer, ışıklar bir bir sönerdi. Karanlığın sonu ışıkların en güçlüsüne çıkar ve bazı insanlar buna pek sevinmezdi. Ben mesela, oldum olası sabahları sevmezdim. Gece bana göre günün en güçlü kısmıydı. Gece her şeyin gücünü taşırdı, gece yeniden doğuşun sembolüydü, gece yapayalnızların
uyanık kaldığı ve kendileriyle buluştuğu zamandı. Hayallerim bana geceleri uğrardı ve mutlu olduğum tek an, hayal kurduğum andı. Gece benim için bir sığınaktı. Gece benim saklandığım yerdi, karanlığa karıştığım ve hiç fark edilmemeyi dilediğim andı...

Öyle parıltısızdım ki geceleri görünmüyor, yok oluyordum adeta.
İnsanlar tarafından fark edilmektense kapkaranlık olmayı seçerdim. Nasıl göründüğümü sevmiyordum, nasıl hissettiğimden ise nefret ediyordum. Çocukluğum boyunca yaşadığım her șeyden sonra upuzun bir bunalım dönemine girmiştim. İnsanlara karşı
sevgisiz, soğuk bir karaktere dönüşmüştüm. İsmim o kadar uzun
süre kullanılmamıştı ki ben bile ismimin Shinobu olduğunu unutmak üzereydim.

Kendimi internet ortamına bıraktığım o günler bile kafamda hiçbir plan yoktu, tek bir şartım vardı. İsmimi kullanmayacaktım, fotoğraflarımı kimse görmeyecekti. Ben bir yabancı olacaktım. Mor Tokalı Kız olarak bildikleri, hakkında başka hiçbir şey öğrenemedikleri bir soru işareti olacaktım. Ben koskoca bir soru işareti olmayı başardım, Shinobu'yu unuttum, Mor Tokalı Kız oldum.

Fakat şimdi hayatımda bir insan var; benden ona kapılarımı açmamı beklediği her halinden belli... Ona
kendimi açmamı, her şeyimi anlatmamı istiyor. Shinobu'yu tanımak istiyor, Shinobu'yu öğrenmek ve keşfetmek istiyor, belki de Shinobu'yu sevmek istiyor. Peki, kim bu Shinobu? Onu ben bile tanımıyorum...

Giyuu Tomioka'ya anlatabileceğim tek gerçeklik Mor Tokalı Kız'ın gerçekliği. Bu ise onun asla ama asla kaldıramayacağı bir gerçeklik. Giyuu hayatını güven üzerine inşa etmiş ve garip bir şekilde bir anda bana inanılmaz güvenmişken onu benim aptal gerçekliğim ile baş başa bırakıp onun bundan incinmemesini bekleyemem.

"Ne düşünüyorsun?" Giyuu'nun sesi beni gözlerimin daldığı karanlıktan alıkoyarken hafifçe sıçradım. Arabadaydık. Yaklaşık bir saattir bizi götürecekleri otele doğru yol alıyorduk. Giyuu'nun bulunmasını istemedikderi için onu şehrin dışında bir otele götürüyorlardı, tabii bizi de. Kanao çoktan uyumuştu, Giyuu ise sürücü koltuğunun yanında oturmuş stresli bir halde düşünüp duruyor
ve aynadan beni izliyordu.

"Hiç.." dedim sessizce.

"Gerçekten hiç mi?"

"Yani... Hayatımı düşünüyordum. Kendimi." Giyuu yüzüme merakla baktı.

"Ne düşünüyordun kendin hakkında?" Gecenin sessizliği, havanın kasveti ve yağmur damlalarının cama vuran sesleri eşliğinde arkadaki kısık müzik sesi beni bir anlığına susmamaya itti. Hayatın bizi konuşmaya ittiği bazı anlar vardır. Bildiğim bir şey var ki o anlar bizim gerçekten konuşmamız gereken anlardır. Hayat bize konuş diyorsa susmak olmazdı.

"Kim olduğumu sorguluyordum. Sanırım ben kendimi çok da iyi tanımıyorum..." Giyuu sessizce güldü.

"Kendinle ilgili en doğru tespitin bu sanırım... Kendini tanımıyorsun Shinobu. Hem de hiç."

"Dışarıdan belli oluyor mu?" diye sordum merakla.

"Herkes anlayamaz muhtemelen. Fakat ben anlıyorum. Sen kendine yabancısın. Kendin hakkında sadece babandan ayrılana kadar bildiğin birkaç şey var, sonrası yok. Neler seversin, nelerden nefret edersin hiçbir fikrin yok." Sıkıntılı bir iç çektim ve başımı salladım.

No 26 ~GİYUSHİNO~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin