Dünyanın Tanımı
Ben sadece sana hayranım.
Telefonum çalıyordu. Belki onuncu belki de yirminci kez. Sayı sayma yeteneğimi kaybetmiştim, koltukta uyuyan Kanao'nun yanında yerde oturmuş balkonu izliyordum. Arayanın kim olduğunu tahmin edebiliyordum. Halsizce ve mutsuzca telefonuma uzandım. Aoki Medya Zoe arıyordu, tam tahmin ettiğim gibi.
Saat 13.46'ydı. Giyuu çoktan oraya ulaşmış olmalıydı, belki de hala Mor Tokalı Kız'ı bekliyordu. Telefonu kapatıp mesaj sayfasına girdim ve Zoe'ye bir mesaj yazmaya başladım."Zoe Hanım, merhaba. Ufak bir kaza geçirdiğim için bugün gelemeyeceğim. Ama müsait olduğum en kısa zamanda orada olacağım. İyi günler dilerim." Sadece iki dakika sonra cevap geldi.
"Çok üzüldüm MTK. Sorun değil, sen iyi misin?"
Mesajda çok üzüldüğünü söyleyip arkamdan bir ton eleştiri yaptığına emindim. Kaza hikâyesine inanmadığına da emindim.
Salak değildi."İyiyim." Yazıp gönderdim. Konuşmanın uzamasını istemiyordum. Başımı Kanao'nun başına yasladım. O koltukta yatıyordu, ben de yerde oturuyordum. Sadece birkaç dakika sonra uykuya daldım ve öylece kafa kafaya uyuduk.
Gözlerimi açtığımda Kanao'nun uyandığını, üzerimi kırmızı bir battaniyeyle örttüğünü ve kendine de
bir bardak süt alıp çizgi film açtığını gördüm."Yaşıyorsun bu hayatı..." diyerek güldüm.
"O da ne demek?" diye sordu Kanao şaşkınlıkla. "Sen de yaşıyorsun. Sen ölü müsün?" Bir çocuğun anlaması için oldukça zor bir cümle kurmuştum sanırım.
"Hayır, tabii ki ben de yaşıyorum. Ben başka bir şeyi kast etmiştim aslında. Espri yapmıştım."
"Espri mi?"
"Evet, büyüyünce anlarsın."
Kanao gülümseyip çizgi filmine döndüğü sırada ben toparlanıp kalktım ve üzerimdeki kırmızı battaniyeyi katlayıp yatak odasına
götürdüm. Giyuu ne bir mesaj göndermişti ne de aramıştı. Bir anda
ne olup da değiştiğini anlamaya çalışıyordum ama bunu anlamam imkansızdı. Ona mesaj atmalı mıydım? Dışarıdaki bahar yağmurları durmak nedir bilmezken kendime bir fncan kahve yapmaya karar verdim."Kanao, sandviç hazırlamamı ister misin?" diye seslendim koltukta oturan Kanao'ya. Amerikan mutfağın faydalarından biri de mutfakta vakit geçirirken koltukta oturan Kanao'yu izleyebilmemdi.
"Hayır ama elma yiyebilir miyim?"
"Tabii ki yiyebilirsin." Kanao'ya bir kırmızı elma çıkarıp kahvemle birlikte salona doğru ilerledim.
"Al bakalım ufaklık." Kanao'ya elmasını verdikten sonra kahvemi ve dizüstü bilgisayarımı da alıp balkona çıktım. Gözlerim binanın girişindeki No. 26 yazısının karşı binanın camlarındaki yansımasına takıldı.
Yazı sanki biraz yamuk mu duruyordu? Bir santim kadar.-Normalde bunu fark etme ihtimalin yüzde sıfır bile değil Shinobu, biliyorsun değil mi?
- Susar mısın, İç Ses?
Telefonumu çıkardım ve Giyuu'ya mesaj yazmaya başladım.
"Selam, rahatsz ettiğim için kusura bakma. Bir şey söylemem gerekiyor.
Cevap saniyesinde geldi, sanki telefonu elinde benim mesaj sayfamı açmış bekliyordu.
"Tabii, bir sorun mu var Shinobu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
Fiksi PenggemarSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...