26

232 18 51
                                    

Görünmez

Görünmez olmak için önce görünmek zorundaydık...

Giyuu ile binlerce insanın ve onlarca kameranın önünde bir birimize sarılmamız, Âdem ve Havva'nın yasak elmaya uzanan elleri gibiydi. Yanlıştı, yasaktı, hataydı. Ve ben bunu düşünemedim.

Duygularıma yenik düşüp etrafımdaki her şeyi silip sadece Giyuu'yu bıraktım, ona koştum ve ona sarıldım. Aptallık ettim. Giyuu ise beni durdurmadı, ne yaptığımızı sorgulamadı. O an sadece o ve ben vardık, gerisi illüzyondu. Dünyanın geri kalanının farkına varmamız kollarımıza dokunan ellerle oldu. Bizi
içeri çeken eller nasıl bir kâbusun içine düştüğümüzü fark etmemi sağladı.

Aptalsın Shinobu, sanki hayatında hiçbir ünlünün hayatına tanık olmamışsın gibi bunu nasıl yaparsın?

Giyuu ile kendimizi kalabalığın içinde sahne arkasında bulduğumuzda buraya nasıl geldiğimizin bile farkında değildik. Kanao'nun
korku dolu gözlerle elbisemi tuttuğunu hissedebiliyordum. Gözlerim Giyuu'nun gözlerindeydi, Giyuu'nun gözleri ise aynı şekilde benim gözlerimdeydi. Giyuu'nun menajeri Obanai'nin telaşlı ve endişeli sesini kalabalığın arasından seçtiğimde başımı çevirip ona baktım ve dediklerine odaklandım.

"Giyuu Bey, sizi direkt araca alıp buradan çıkarmamız lazım. Dışarısı çok karıştı. Prosedür aynı, sizi bir otele götüreceğiz. Bu kalabalıkta evinize gidemezsiniz."

O an bir farkındalık yaşadım. Giyuu müziği değil, bunu bırakmak istiyordu. Bu yaşananlar psikolojik bir işkenceden farksızdı. Etrafı o kadar kalabalıktı ki kimin konuştuğunu, kimin ne dediğini bile anlamıyordum. Herkesten bir ses çıkıyordu. Herkes endişeliydi, herkes telaşlıydı. Nereden nereye gittiğinizi bile anlayamayacağınız bir karmaşanın içindeydik ve Giyuu bunu yaşamak istemiyordu. Giyuu bunu yaşatmak istemiyordu.

Kendimizi bir anda konser alanının gizli bir çıkışında bulduğumuzda Kanao hala elbisemi tutuyordu, çok korkmuştu. Onu bir daha böyle bir ortama sokamazdım.

"Arkaya geçin," dedi Giyuu, sesi o kadar gergindi ki konserde yaşanan tüm o güzel anlar silinip gitmişti. Şu son birkaç dakika her şeyi unutturmuştu. Başım dönüyordu, karnım ağrıyordu. Bu kalabalık beni hasta ediyordu.

"Bu sefer şoförünüz gelmeyecek, aracı ben kullanacağım." Bu Obanai'nin sesiydi. Kalabalığın arasından çıkıp arabanın şoför koltuğuna oturduğunda Giyuu bizim arkaya geçmemizi bekliyordu.

"Hadi tatlım," dedim Kanao'ya, "gidelim buradan."

Giyuu kapımızı kapatıp öne geçtiğinde kalbim öyle hızlı atıyordu ki kalp atışlarım neredeyse ışık hızıyla yarışacaktı. Obanai arabayı çalıştırıp bizi buradan hızla uzaklaştırırken peşimizde bir ton magazin ekibi vardı. Bir süreliğine arabanın içinde hiçbir ses duyulmadı. Giyuu'nun önündeki aynadan arkada oturan beni izlediğini fark etiğimde onunla aynadaki yansımalarımız sayesinde göz göze geldik. Bana uzun uzun baktı, sanki mahcup gibiydi,
üzgündü.

"Sondaki sarılma iyi olmadı," dedi Obanai bir anda, sesi endişeliydi. "Muzan Bey'in tepkisi iyi olmayacak. Seni basına Lola Sasaki'yle lanse etmek için o kadar uğraşmışken bu hiç iyi olmayacak..."

"S*keyim tepkisini," derken ellerimi uzatıp Kanao'nun kulaklarını kapattım. "Onun kurallarına göre yaşamayacağımı bizzat ona söylemiştim." Obanai derin bir nefes aldı.

"Bak Giyuu," diye söze girdi Obanai, "ben senin menajerinim. Üstelik senden iki yaş büyüğüm. Ağabeyin sayılırım. Senin iki yıl önündeyim. Sen benim çalıştığım dördüncü müzisyensin. Kimlerle çalıştığımı ve Muzan Bey'in sadece seninle ilgilenebilmem için diğerleriyle anlaşmamı silip attığını çok iyi biliyorsun. Adam sendeki ışığı gördü, bunu herkese göstermek istedi. Sizin bir sözleşmeniz var, kafana göre davranamazsın."

No 26 ~GİYUSHİNO~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin