Gökkuşu
Sadece bizim için...
Yaşamak giderek garipleşirken ve normal sandığımız her şeyin anormal oluşunun farkına varırken büyüyorduk. Çevremizdeki insanların bize kattığı değerler bizim değerlerimiz değildi. Birer birey olduğumuzu öğrenmek çok zamanımızı almıştı. Gün gelip de hayallerimiz olduğunu fark ettiğimizde anlamıştık birer insan olduğumuzu. Herkesin hayalleri vardır. Benimki yazmaktı. Bu hayal beni Mor Tokalı Kız'a dönüştürdü, Mor Tokalı Kız ise beni hiç bilmediğim bir noktaya, No. 26'ya sürükledi...
No. 26 bana doğru sandığım her şeyin yanlış olduğunu gösterdi.
No. 26 bana Giyuu'yu verdi, beni aşık etti, güldürdü, ağlattı.
No. 26 bana kardeşimi getirdi.
No. 26 bana Mor Tokalı Kız'dan ibaret olmadığımı gösterdi.
No. 26 bana Shinobu'yu verdi. Beni kendimle tanıştırdı, bana kendimi gösterdi.
Şimdi ise belki de bu binada yaşadığım en üzücü anlarımdan
birini yaşamak üzereyim... Dışarıdan ne kadar üzücü görünürse görünsün aslında en mutlu olmam gereken anlardan biri bu an. Küçücük bir çocukken hayalim olan şeyi Kanao'nun yaşadığını görüyor gözlerim. En büyük hayalim bir gün bir kadının kapıma gelip, "Ben senin annenim, seni almaya geldim, demesiydi.Olmadı.
Kanao'dan ayrılma ihtimalim beni mahvetse de ben buna nasıl üzülebilirdim ki? Bu benim en büyük hayalimdi, eminim ki Kanao'nun de en büyük hayaliydi. Resim çizerken annesinin neye benzediğini bilmediği için onu kalp şeklinde çizen bir çocuktu Kanao. Şimdi ilk kez annesini görecekti, onu tanıyacaktı. İçimde bir yerlerde emin olduğum tek şey Kanao'nun bensiz büyümesine izin vermeyecek oluşumdu, bir diğer izin vermeyeceğim şey ise onun annesiz bir şekilde, acı içinde büyüme ihtimaliydi. Benim yaşadıklarımı yașamayacaktı. İkinci bir Shinobu
olmayacaktı."Buyurun, Alara Hanım..." dedim sessizce. Sonra bir anda elimi kaldırdım.
"Ama biraz müsaade etseniz de ben Kanao'ya durumu açıklasam, olur mu?"
"Olur tabii," dedi kadın titreyen dudaklarıyla. Giyuu'ya baktım. Başıyla içeriyi işaret etti.
"Sen Kanao'nun yanına geç, ben Alara Hanım'ı çalışma odana alırım."
"Teşekkür ederim," diye fısıldadı .ve telaşla salona döndüm. Kanao yeni uyanmış, uyku mahmuru gözleriyle bana bakıyordu.
"Günaydın ufaklık," dedim hem üzgün hem mutlu bir yüz ifadesiyle yanına oturarak.
"Günaydın abla. Dışarıya bak!" dedi bir anda, dikkati pencereye kayarak. Başımı kaldırıp dışarıya baktığımda gökyüzündeki gökkuşağını görmemek mümkün değildi. Gülümsedim.
"Gördüm," dedim gülümseyerek.
"Gökkuşu!" dedi bir anda.
"Ne?" diye sordum ufak bir kahkaha atarak. "Gökkuşağı mı?"
"Evet, GÖKKUŞU!"
"Gökkuşu değil Kanao'cuğum, gökkuşağı."
"Ben de öyle diyorum işte. GÖKKUŞU!"
O kadar sevimli ve o kadar kendinden emindi ki gülerek başımı salladım.
"Evet tatlım, gökkuşu... Doğru söylüyorsun," diye mırıldandım. Kanao heyecanla balkona koşarken peşinden ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 26 ~GİYUSHİNO~
FanficSen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar. Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir. Shinobu çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travma...