34

143 14 13
                                    

Uyu Bebeğim

Kalbinin içindeki sancılar bir gün dinecek, sana sözüm olsun.

Giyuu'yla balkonda tam iki saat boyunca oturup kar yağışını izledikten sonra donmama birkaç dakika kala içeri girdik. Donmama birkaç dakika kaldığını içeri girdiğim an fark ettim, dışarıda değil içeride titremeye başladım. İnsan bazen ne kadar üşüdüğünü ısınmadan anlayamıyor.

"Titriyorsun," dedi Giyuu, "gel buraya." Beni kollarının arasına aldığı sırada tir tir titriyordum. Giyuu ellerini sırtımda dolaştırıp beni ısıtmaya çalışırken yavaş yavaş ısındığımı hissettim. Eğilip saçlarımı öptü.

"Bebek gibisin," dedi bir anda şefkatle. "Ellerin, kıpkırmızı olmuş burnun, yüzün. Her şeyin minicik. Tam bir bebek gibi."

Giyuu beni şefkatle ve hayranlıkla severken ben soğuktan sıcağa
girmenin etkisiyle ayakta uyukluyordum. Hiç farkında bile olmadan kendimi Giyuu ile birlikte salonun büyük gri koltuğunda buldum. Yanında yatıyordum, başım göğsündeydi, Giyuu ise üzerimize
battaniye örtmekle meşguldü.

"Giyuu..." dedim gözlerimi açmaya çalışarak. Uykumu da gözlerimi de asla açamıyordum.

"Efendim Shinobu?"

"Bundan sonra hep böyle miyiz?" diye sordum uykumun arasında.

"Bundan sonra hep böyleyiz Shinobu."

"Yani hep yan yana mıyız?"

"Hep yan yanayız... Başka bir ihtimal yok," dedi, sonra ben üzerinde kıpırdanırken eğilip alnımın kenarına bir öpücük kondurdu ve aynen şöyle dedi:

"Hadi uyu bebeğim."

Hayatım boyunca hiç bebeklik ve çocukluk dönemi geçirmemiş gibiydim. Hiçbir zaman uyutulmamış, hep kendi haline bırakılmış, hiç sakınılmamıştım. Bu benim hayatımda her şeyden sakınıldığımı hissettiğim ilk ve tek dönemdi. Öyle ki sabaha kadar dönüp durdu bu güzel cümle kafamın içinde.

Hadi, uyu bebeğim.

Uyu bebeğim.

Bebeğim...

Kendimi pamukların arasına sarılmış gibi hissediyordum, bir inci kabuğunun arasına yatırılmış ve korunuyor gibi hissediyordum. Sanki gerçekten değerliymişim gibi, sanki gerçekten yaşamaya değermişim gibi... Sanki bu dünyada ben de varmışım gibi...

Sabah gözlerimi yepyeni bir güne açtığımda bugüne dair içimde garip bir heyecan, garip bir korku vardı. Hem güneş en güzel şekilde parlıyordu hem kar yağıyordu. Hava bile kararsızdı, dengesizdi. Başımı çevirip Giyuu'yu görmeyi beklediğim an Giyuu'nun yanmda olmadığını gördüm. Endişeyle doğrulduğum sırada mutfaktan gelen sesler beni rahatlattı. Uyanmıştı. Kahvaltı hazırlıyor olmalıydı.

Kalkıp üzerimizdeki battaniyeyi katladım ve koltukta bıraktım. Saat sabahın 08.15'iydi. Kahvaltı yapıp çıkmalı ve lansmana gitmeliydik. Sonra ise merakla beklediğim canlı yayınımız vardı. Bugün her zamankinden yorucu olacaktı. Fiziksel yorgunluk bir yana, mental olarak ne halde olacaktım bilmiyordum.

Mutfağa geçtiğim an Giyuu'nun çoktan kahvaltımızı hazırladığını ve
kahvelerimizi yaptığını gördüm.

"Günaydın, uykucu," dedi bana gülümseyerek.

"Bu saatte kalkıp bir de kahvaltı mı hazırladın?" diye sordum mahcup bir yüz ifadesiyle. "Keşke beni de uyandırsaydın."

"Bu saatte uyanmadım," dedi göz kırparak. "Hiç uyumadım."

No 26 ~GİYUSHİNO~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin