20.Bölüm

412 66 39
                                    

Bu bölüme 20 yorum gelir mi acaba?

Önceki bölüm

Bing Lang, keyifli bir şekilde tarikatın içinde ilerlemeye başladı. Uzun zamandır Qu QuMei'yi görmüyordu. Ona güzel haberleri verecekti.
.
.
.
.
Bing lang, Qu QuMei'nin evine ulaştığında hemen kapısını çaldı ve heyecanla bekledi. Fakat saniyeler geçerken kapıyı açan yoktu.

Bir kez daha sertçe çalıp seslendi.

-Qu abla, benim.

Bing lang, sabırsızlıkla bekledi ama yine kapı açılmamıştı. Bu işte bir terslik vardı. İçine kötü bir his doğmuştu.

Ne olmuştu da Qu QuMei evde değildi ki?

Normalde hep evde olurdu. Dışarı çıktığını görmemiş ve duymamıştı. Bu cidden çok garipti.

Bilekliğinden Qu QuMei'nin ismini tıkladı ve aradı. Klasik arama sesinin sonunda arama reddedildi.

-Ne? Qu abla hiç böyle yapmazdı.

Şimdi kaşlarını sertçe çatmıştı. Bir kez daha aradığında yine araması reddedilmiş ve sonunda mesaj gelmişti.

-Xiao lang, şu anda çok meşgulüm. Sana sonra ulaşacağım.

Bing lang, şaşkın ve tedirgin olmuş bir şekilde uzaklaştı. Evine giderken bir anda tüm tarikatı yoğun bir bariyer kapladı. Hemen arkasından da kırmızı ışıklar havaya fırladı ve derin, ürkünç bir tonda siren sesleri yankılandı.

-Uyarı! Uyarı! Uyarı!

-Herkes hemen evine gitsin!

-Herkes evine!

-Fırtına çıkacaktır! Herkes evine gitsin!

Bing Lang uyarıyı dinlediği anda hızla evine koştu ve kapılarını kilitleyip alarm sistemini çalıştırdı. Evin dışına sert demirden kepenkler indi ve tamamen sardı.

Sonra aniden gökler yarılır gibi oldu ve korkunç yıldırımlar çaktı.

Yıldırımlar parlarken hava da gece kadar karanlık bir hale geldi ve sonunda yoğun bir yağmur bastırdı. Gökler yarılıyormuş gibi yağmur tüm şiddetiyle yağıyordu. Daha doğrusu kıyamet gelmiş gibiydi.

Dışarda tek bir kişi bile kalmamıştı. Herkes evinden dışarıya korkuyla bakıyordu.

Bu gezegenin farklı tarihlerinde 3 farklı felaket oluyordu. Bu felaketler yağmur, ateş ve zehirli gaz idi. O zamanlar kimse evinden dışarıya çıkmazdı.

Yağmurla birlikte rüzgarlarda esiyordu. Dışarda ki ağaçlar kökünden sökülecekmiş gibi bir sağa bir sola sallanıyordu.

Bu yağmur damlalarının düşme hızı korkunç derecede şiddetliydi. Sıradan bir insanı delip geçebilirdi. Şimdiden toprakta küçük delikler oluşmuştu. Rüzgar ise o kadar şiddetliydi ki bir insanı uçurabilirdi.

Boşuna felaket denilmiyordu.

Bazen bu felaketler bir kaç dakika sürüyordu. Bazense günler, haftalar ve aylarca sürebiliyordu. Hatta bir efsaneye göre çok çok eskiden bu felaketler daha uzun sürüyordu. Yüzlerce yıl gibi...

Bu zamanın teknolojisi ile bu felaketleri durdurmak istemişlerdi. Fakat ne yazık ki felaketlerin neden var olduğu bulunamamıştı. Bu yüzden de hala var olmaya devam ediyordu. Tek yapılan şey şiddetini ve süresini azaltmak olmuştu.

Yağmurun kimyası her felakette değişiyordu. Bazen sıradan bir yağmur gibiydi. Bazense ise asit içerikliydi. Bazen ise tatlı suya, acı suya, sodalı suya dönüşüyordu. Kimse bunun nasıl olduğunu bilmiyordu.

I want to Revenge! [BL] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin