32.bölüm

335 55 75
                                    

Önceki bölüm

-Kimden yardım istiyorsun bilmiyorum ama artık yolun sonuna geldin!
.
.
.
Güzel adam, elini uzattı. Bing Lang'ın kafasına koyacağı sırada tuhaf bir cızırtı sesi geldi.

Ne olduğunu anlamak için baktığında birisinin elini sertçe tuttuğunu gördü. Bu kişi oldukça uzun boylu, kırmızı saçlı ve yeşil gözlüydü. Büyüleyici bir yakışıklılık ve şeytani bir güzelliğe sahipti..

-Benim olana sakın dokunmaya kalkma!

Bing Lang'ın gözleri aniden parladı ve Shui Hong'un sözlerini göz ardı edip gülümsedi.

-Hong!

Ne dediğini fark edince utandı. Ondan büyük birisine direkt ismi ile hitap etmek kabalıktı.

Shui Hong da gülümsedi. Hala adamın elini tutuyordu. Daha doğrusu sıkıyordu.

-Sana dokundu mu?

Bing Lang başını iki yana salladı ve reddetti.

-Bana dokunmadı ama öldürmeye kalktı.

Shui Hong'un gözlerinde kötücül bir parlaklık belirdi. Adamı baştan sona inceledikten sonra gülümsedi.

Güzel adam da kaşlarını çatmış ve onu incelemişti. Elini ne kadar kurtarmaya çalışsa da fayda etmemişti.

-Elini çek. Sen de kim oluyorsun?

-Yanarak ölmek mi yoksa ölene kadar yanmak mı daha iyi?

-Ne?

O anda Shui Hong'un elinde korkunç bir ateş parladı. O kadar sıcak ve parlaktı ki gözleri kör etmeye ve havanın derecesini yüzlerce kat arttırmaya yetmişti.

Saniseler içerisinde güzel adamın eli toza dönüşmüştü. O kadar çabuk gerçekleşmişti ki zihin acıyı bile işlememişti.

Yine saniyeler içerisinde güzel adamdan geriye sadece toz parçaları kaldı. Onlar da havada savruldu ve yok oldu.

Çığlık... Kan... Küfür... Ceset... Koku..

Bu tür bir ölümde hiçbiri yoktu. Bu bir lütüftan çok bir lanetti. Var olduğuna dair kanıt yok olmuştu kayıtlar dışında...

Shui Hong, hiçbir şey yaşanmamamış gibi Bing Lang'ın yanaklarını tuttu ve gözlerine kısaca bakıp sıkıca sarıldı.

-Sen iyi misin? Bir şeyin yok değil mi?

Bing Lang, Shui Hong'un sesiyle huzur bulduğunu hissetti. Cidden bu adam yanında olduğu sürece kimse ona hiçbir şey yapamazdı.

-İyiyim. Sen gelince daha iyi oldum.

Shui Hong'un dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldı.

-Seni afacan! Bu kadar tatlı olduğun için şanslısın. İşin bitti mi?

Bing Lang'ın gözlerinde kötücül bir parıltı belirdi.

-Hayır. Henüz bitmedi. Hadi gidelim.

Bir anda hafif bir çızırtı duyuldu ve ikisi ortadan kayboldular. Tekrar ortaya çıktıklarında ise dışardaydılar. Hava hala karanlıktı.

Bu kadar olay gerçekten de kısa hem de çok kısa süre içerisinde gerçekleşmişti.

Bing Lang, kaldığı otele Shui Hong'u da sürükledi. Sabah olur olmaz Eruha şirketine gidecek, görev ödülünü ve tazminatını fazlasıyla alacaktı.

Otele döndüklerinde Bing Lang bir banyo yapıp temizlendikten sonra moraran yerlerine baktı. Evet omzu ve bacağı morarmıştı. Altına bir havlu sarıp odasına geçti. O sırada Shui Hong da dışarı bakıyordu.

I want to Revenge! [BL] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin