2.sezon 1.Bölüm

362 44 27
                                    

Önceki bölüm

Kendi isteği ile ayrılamazdı.

Neyse ki Bing lang onun nerede olduğunu biliyordu.
.
.
.
.
Shui Hong ve Bing Lang bir süre yıkılmış tarikatı izlediler sessizlik içerisinde.

-Biliyor musun, orası benim hem düşüşüm hem de yükselişimdi. Tarikatta öldüm. Orada ki kaynaklarla yükseldim.

Shui Hong, elini nazikçe Bing Lang'ın saçına koydu ve okşadı.

-Bu küllerinden doğman için bir fırsat. Hayatının sonuna kadar orada kalmayacaktın.

-Haklısın. İntikamımı aldıktan sonra zaten ayrılmayı planlıyordum.

Bu sırada uzaklarda olan birisi yavaşça yerden kalktı. Başı dönüyordu. Neler olduğunu anlamak için çevresine baktığında molozları gördü.

Bu kişi sarı saçları ve mavi renk gözleriyle yakışıklı bir adamdı. Fakat tüm vücudu çizikler içerisinde kalmıştı.

Evet bu adam Lian Bao Zi idi.

Ölmemişti!

Şansına!

Kendisini kaybetmiş ve uzaklara kadar yürümüştü. Haliyle de düşen göktaşına fazla kapılmamıştı. Sadece çıkan şok etkisi ve alevler nedeniyle bayılmış ve daha da uzaklara savrulmuştu.

Lian Bao Zi bir süre boş bakışlarla izledi. Zihni neler olduğunu idrak ettiğinde artık burasının yok olduğunu fark etti. Sonra ki saniye aklında siyah saçlı, kehribar gözlü tatlı bir genç adamın görüntüsü ortaya çıktı.

-Bing Lang!!

Bu sözler bir feryat misali ağzından döküldü.

Hemen ardından ayağa kalkmaya çalıştı fakat onu fırlatan güç keskin bir kayanın bacağına saplanmasına neden olmuştu. Acıyı daha yeni fark ediyordu.

-Ah bacağım... Lanet!

Bacağının bir tarafından giren ve diğer tarafından çıkan keskin kaya parçasını tuttuğu gibi çıkarttı. Kanı son hızla akarken ağzından küfür ve çığlık döküldü.

-Lanet olsun çok acıyor!

Lian Bao Zi, yüzüğünden temiz bir kıyafet çıkarttı ve bacağına sıkıca sardıktan sonra ayağa kalktı.

Canı o kadar acıyordu ki...

Kaybettiği kan yüzünden de başı dönüyordu. Bir kaç adım atıp yere düştü. Tekrar kalkmaya çalıştı ama başaramadı. Yine de dişini sıktı ve sürünmeye başladı.

Bir garip kader...

Bir kaç metre zar zor süründükten sonra gözleri yavaşça kapandı. Hem zihni hem de bedeni tükenmişti. Aklında ise Bing Lang ve onun güvende olup olmadığı vardı.

Aynı zamanda Qu Qumei, duydukları karşısında şaşkınca yere çökmüştü.

-Ne dedin? Tarikata kocaman bir göktaşı mı düşmüş?!

Hemen sonra aniden ayağa kalktı ve endişeyle bağırdı.

-Bing Lang! Ona hemen ulaşmam lazım!

Qu Qumei endişeliydi ve korkuyordu. Zavallı bebeğine bir şey olmuş olabileceğinden çok korkuyordu.

Hemen bileklikten aradı ve kısacık bir çalma süresinden sonra ses duyuldu.

-Qu abla!

-Xiao Lang! Sen iyi misin? Bir şey oldu mu? Nasılsın? Neredesin? Hemen oraya geliyorum.

I want to Revenge! [BL] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin