18. Bölüm

1.2K 103 31
                                    

Tao, Sehun'u götürdüğünde tamamen paramparça olmuştum. Oysa ki bana geri döndüğünü sanıyordum.

Meleğimin canı yanıyordu. Ama ben buna hiç bir şey yapamıyordum. Kollarımda uyuduğundaki huzurunu özlemiştim. Onun Tao'yu sevdiğini düşünmem büyük aptallıktı. O her şeyiyle bana aitti. 

Sehun'un bana olan sevgisine inanıp onu bir kez daha kollarıma aldım. Benden kaçmaya çalışıyordu. Yapamayacağını biliyordum. Yapamadı da.. Dudaklarımdan öptüğünde her şey eskiye dönmüş gibiydi. Meleğimin kokusu, bana dolanan kolları, dudakları...

Tao'dan kurtulmamıza imkan var mıydı? Asla! Kollarımda kabuslarla sıçrayan meleğimi zor sakinleştirmiştim. Tam iyi olduğunu düşünüyorken Tao tarafından bir kez daha ayrıldık. Sehun'un gözleri asla unutamayacağım şekilde kazınmıştı hafızama.

Aslında kendini kaybedip üzerime saldırdığında yalnızca ölmek istemiştim. Benim Sehun'um bir canavar olamazdı biliyordum. Sadece vücudunu ele geçiren virüs yüzünden böyleydi. Onun kollarında ölmek huzurum olurdu ancak. Bu yüzden kendimi ona bırakmıştım. Sesimin bile onu sakinleştirmesi normal miydi? Evet bizim aşkımız bu kadar güçlüydü. Ona yaklaştığımda bile gözlerinin rengi normale dönüyordu.

Ama ne oldu? Tao onu bir kez daha götürdü. Sadece Sehun'un kendini koruyacağına inanmaya çalışarak öylece kaldım.

Olaylar sırasında ise Yi Fan sürekli beni arıyordu. En sonunda cevap verip kısaca her şeyi anlatmıştım.

Gerçekten perişan haldeydim. Çıkıp aramaya kalksam bile evi dışında nereye gideceğimi bilmiyordum. Kendimi koltuğa bırakıp ağlamaya başladım. O anda kapı çaldı. Sadece bir kaç kez yumruklanmış sonra ses kesilmişti. Hemen koşup açtım. Karşılaştığım manzara kanımı dondurmuştu.

Tao'nun abisi yüzü, elleri ve kıyafetleri kan içinde bana bakıyordu.

"Jongin.. Ben.. Yardım et.."

Hemen kucaklayıp koltuğa yatırdım.

"Ne oldu? Bunu sana kim yaptı?"

"Tao"

"Ne?!!"

Resmen şok olmuştum. Tao ailesini kaybettiği için bana saldırmıyor muydu? Abisini bu hale nasıl getirebilirdi ki?

"Suho? İyi misin? Suho? Cevap ver?"

Sanırım bayılmıştı. Temiz bir bez alıp yüzünü ve ellerini sildim. Neredeyse her yeri yara içindeydi. Kıyafetlerini çıkardığımda ise vücudundaki morluklarla karşılaşmıştım. Nasıl bir cani abisini bu hale getirebilirdi ki.

Bir süre sonra kendine getirip ağrı kesici verdim.

"Bu kadar insan olmaya yakın olmamalıydık. Yaralarımı iyileştirebiliyorum ama ağrılarımı kesemiyorum. Bu ne biçim iş!" diye söylendi.

"Bu nasıl oldu? Tao sana ne yaptı?" diye sordum.

Derin bir iç çekti. Ne kadar üzgün olduğunu hissedebiliyordum. Vücudundaki ağrılardan daha fazlası kalbinde vardı.

"Sehun'a zarar verecekti. Tao'yu durdurmayı başardım. Ama epey boğuştuk. Resmen kendinden geçmişti. O an kim olduğumu bile umursamadı. Beni öldüresiye dövdü. Ben sinirinin geçmesini istediğim için öylece durdum. Karşılık vermek yada durdurmak onu daha çok sinirlendirecekti. Biraz sakinleşmişti. Ama sonra bana tekrar saldırdı. Daha sonra da Sehun'u bulmak için çıktı. Onu korumalısın Jong In." dedi

"Bunu nasıl yapabilir? Sen onun abisisin!" dedim.

"Ona kızamıyorum. Acı çektiği için etrafa zarar veriyor. Keşke onu iyileştirmemin bir yolu olsaydı." diyerek gözlerindeki yaşları serbest bıraktı. İstemsizce kollarımı etrafına sardım.

"Geçecek.. Sana yardım edeceğim." dedim saçlarını okşayarak.

"Bunu sadece birbirimize yardım ederek çözebiliriz. Ama senin yapman gereken büyük bir şey var." diyerek gözlerime baktı. Soracağımı anladığı için hemen devam etti.

"Tao ile kavga etme. Çünkü sana öfkelendiği zamanlar Sehun'a zarar veriyor. Evde onun canını yakıyor. Sehun seni korumak için sesini bile çıkarmıyor. Sen de onu korumalısın. O iyi değil Jong In. En çok da Sehun'un kurtarılmaya ihtiyacı var." dedi.

"Onu sevdiği için beni bıraktığını düşünmüştüm." dedim. Gerçekten de öyleydi. Hala inanamıyordum aklımdan geçenlere. Masum meleğimi nasıl da kolay suçlamıştım.

"Senin suçun değil Jong In. Halledeceğiz her şeyi. Sadece bana yardım et. Senden bir şey isteyeceğim." dedi.

Bunu söylediğinde gerçekten büyük bir planın geleceğini bilmiyordum. Aslında tüm detayları dinlediğimde her şey mantıklı gelebilirdi. Ama ilk cümlesiyle kendime gelmemin uzun süreceği bir şok geçirmiştim.

"Tao'yu ara ve benim öldüğümü söyle!"

Dönüşüm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin