4. Bölüm

2.2K 167 55
                                    

Jong In beni Tao'nun kollarına fırlattıktan sonra bana iğrenerek bakmıştı. Sonra kapıyı hızla yüzümüze çarptı. O kadar canım acıyordu ki kendimi yere bıraktım. Değil ayakta duracak nefes alacak kadar bile gücüm yoktu.

Ne olduğunu bile anlamadığım dakikalar sonra bir yere gelmiştik.

"Burası benim evim. Artık Jong In seni istemediğine göre benimle yaşayacaksın." diyerek sırıttı.

"Yeterince mutlu olduysan bırak beni gideyim. Merak etme ona dönmeyeceğim." dedim. Artık istesem de onunla olamazdım. Jong In'e olan aşkımı kalbimin derinliklerine gömerek onu uzaktan sevmeye karar vermiştim. Çünkü artık bana asla inanmayacaktı.

O anda içeri abisi olduğunu bildiğim kişi girdi.

"Bunun burada ne işi var Tao. Delirdin mi sen?" dedi. Gözlerimden akan yaşları yanıma gelip sildi.

"Neden ağlıyorsun? Sana zarar vermedi değil mi?" diyerek kardeşini gösterdi.

"Ellerini onun üzerinden çek abi. Ona zarar vermedim. Sadece... O artık bana ait ve burada kalacak." dedi.

"Sen ne demeye çalışıyorsun?" diyerek abisi üzerine yürüdü ve onu duvara vurdu.

Korkudan arkamdaki duvara iyice yaslanmıştım. Halimi fark ettiğinde Tao'yu iterek kavgayı bitirdi.

"Onu korkutmak istemiyorum. Defol odana git. Bunu sonra konuşacağız." diye bağırdı.

Ben sadece ağlıyordum.

"Benim adım Suho. Korkma ben sana zarar vermem. Ona durmasını söylesem de beni dinlemiyor. Ama sakin olmalısın. Ben seni koruyacağım." dedi

Beni artık kimden koruyacaktı ki? Sevdiğim adam beni çoktan onun kollarına atmıştı. Ben Tao'nun tamamen delirip beni öldürmesini istiyordum.

 Sonraki günü de sessizce ağlayarak geçirdim. Abisi evde yokken Tao yanıma geldi.

"Okula gittiğimizde benim yanımda mutluymuş gibi davranacaksın Sehun." dedi. Onu duymamazlıktan gelmeye çalıştım.

"Beni dinliyor musun sen?" diyerek koluma vurdu. Sadece dokunması bile canımı yakıyordu.

"Onun karşısındayken elimi tutacaksın, beni öpeceksin ve sarılacaksın Sehun. Eğer mutsuz görünürsen hiç bir şey umurumda olmaz ve onu oracıkta öldürürüm." dedi.

Hiç bir söylediğine cevap vermesem de yapmak zorunda olduğumu biliyordum. Günler önce Jong In'in kollarında huzurla uyuyordum. Onun aşk dolu öpücükleriyle geçirdiğim günlerim şimdi kabus doluydu.

Bir gün yanıma elinde bir poşetle geldi. Abisi daha yanımıza gelmemişti ve Tao'nun hali beni korkutuyordu. Poşetten ilk çıkardığı şey şırınga oldu. Bana dönüp gülümsedi.

"Yarın okula gideceğiz." dedi. Söylediği şeyden çok elindekine odaklanmıştım.

"Ben senin bu halinden çok sıkıldım Sehun." diyerek iğneyi koluna sapladı. Anında içini kanla doldurdu. Kolundan çıkardığında gözlerime baktı ve konuştu

"Şimdi ne olacak biliyor musun Sehun? Sen de benim gibi olacaksın?"

Bu sefer gerçekten çok daha fazla korkmuştum. Geri geri gitmeye başladım.

"Ne yapıyorsun Tao. Bana ne yapacaksın?" dedim. Gözlerimden yaşlar akıyordu.

"Jong In'in hayatı mı senin hayatın mı? Kolunu uzat!" diye bağırdı. Eğer o beni korusaydı ölecekti. Ben Jong In'in olmadığı bir hayatı zaten yaşamak istemiyordum. O yüzden onu korumak istedim ve kolumu uzattım.

Dönüşüm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin