41. Bölüm

934 91 28
                                    

Kapıda duran çocuğa adeta mal gibi bakıyorduk. Arkadan gelen kişi kolunu onun omzuna attı.

"Heeey! Sevgilime neden öyle bakıyorsunuz? Tanrım! Bu kurabiyeyi buraya getirmekle hata ettim. Hepsi yiyecek gibi bakıyor!"

"Kes sesini Luhan." diyerek Suho abi kapıdaki çocuğa sarıldı. Her ne kadar geyik görünümlü itici çocuk kıskansa da Suho abi bırakmıyordu.

İçeri girdiklerinde Baekhyun, Kyung Soo'yu alıp bir köşede sohbet etmeye başladı. Tao odadan çıkmıyordu. Onun gibi biri, gamzesinin tatlılığı yüzünden bile asla korkunç gözükemeyen birinden nasıl korkuyordu bilemiyordum. Ama Baekhyun'a karşı gerçekten bir şeyler hissettiğini de böylelikle çözmüştüm.

Bir ara Baekhyun, Kyung Soo'yu alıp odasına çıktı. Duyduğum kadarıyla onu Tao'yla tanıştırmak istiyordu. Kendi gibi çocuksu bir arkadaş bulduğu için sevinmiştim. Onlar çıktığında şaşıracağımız bir şey duyduk Luhan'dan.

"İnanamayacaksınız ama benim küçük kardeşim içinizden birine aşık olmuş."

"NEEE?" diye aynı anda bağırmıştık.

"Sessiz olsanıza! Duyarsa en korkunç korku filminin sessizce geberip giden başrolleri oluruz. Onu tanımıyorsunuz. Duymamalı!" diyerek bize doğru eğildi.

"Kimden hoşlanıyormuş?" diye sordu Jong In. Umarım kendisi olduğunu düşünmüyordur diyerek saydırıyordum içimden.

"Hoşlantı değil Jong In. Aşık olmuş! Nasıl olabiliyor anlamıyorum?" diyerek alnını ovuşturdu. Yixing de ona katıldı.

"İnan bana ben de anlamıyorum."

"Bence sen susmalısın Yixing" diyerek Yi Fan'ı işaret ettim. Luhan'ın söylemesini bekleyerek ciddiyetle ona döndük tekrar.

"Nasıl söyleyeceğimi bile bilmiyorum. Suho... Kyung Soo sana aşık olmuş." dedi.

"NE???" diye bir kez daha bağırdık. Resmen şoktaydık. Tamam Suho abi herkesin ilgisini çekebilecek kadar yakışıklıydı. Üstelik harika bir kalbi vardı. Ama bu biraz fazlaydı..

Aslında Kyung Soo'nun Baekhyun'la gerçekten iyi arkadaş olacağını daha o anda anladım. İkisi de ilk görüşte aşka inanıyorlardı. Üstelik kız gibi davranıyorlardı. Artık iki elti gibi birbirlerinden ayrılmayacakları kesindi.

Biz sohbetin ortasındayken Tao aşağı indi. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Yixing tam öfkeyle ona doğru bir hamle yapacakken tuttum.

"Size bir haberim var. Az önce öğrendim ve hala şaşkınım. Yalnız yukarıdakilerin duymaması gerek." dedi. Hepimiz onu dinliyorduk. fısıltı gibi çıkan sesiyle konuştu.

"Luhan'ın kardeşi abime aşıkmış. İnanabiliyor musunuz?"

Hepimiz aynı anda kahkaha atmıştık.

"Geç kaldın Tao. Az önce Luhan söyledi." dedim ve gülmeye devam ettim.

Sonra hepimiz Suho abiye dönmüştük. Ellerini yukarı kaldırıp bağırdı.

"Neee? Neden bakıyorsunuz? Size bana neden öyle baktığınızı sordum!"

"Hadi ama Suho. Sevgilimin kardeşi sana aşık olmuş. Öylece duracak mısın?" dedi Min Seok.

"Saçmalamayı kesin! O da Baekhyun gibi çocuksu bir his duyuyor işte. Eninde sonunda geçecektir. Her neyse bu konuyu kapatabilir miyiz?"

"Baekhyun'un duyguları çocuksu değil. O Tao'yu gerçekten çok seviyor. Ayrıca bunu sen de çok iyi biliyorsun." dedim.

Nedense onun duyduğu aşkı savunma ihtiyacı hissediyordum. Tao çaktırmadan gülümseyerek bana baktı. Onun da sevmeye başladığını biliyordum. Bu yüzden ben de gülümsedim. Tanrım! Bu olanlarda neydi?! Bize kötülük yapan adam karşı koltuktan bana gülümsüyordu! Sebep de aşklarına destek olmamdı! Resmen bok gibi bir hayat yaşıyordum.

İzlerini silemediğim o kötü anıları, her gün onu görerek hatırlıyordum. Bu çok ağırdı! Aşmaya çalışıyordum. Çünkü sevdiğim adam yanımdaydı. Herkes sakinleşmiş, olaylar durulmuştu. Aslında bazen içimde verdiğim savaşı hiç biri görmüyordu. Ben herkesin kaldıramayacağı şeyler yaşamıştım.

Her gün kendimle boğuşuyordum. Jong In bana her sarıldığında aklıma ona çektirdiğim acılar geliyordu. Bazen sevdiğim adamın dokunuşları bana sadece acı veriyordu. Ama susuyordum ve gülümsüyordum. Tıpkı şimdi yaptığım gibi.. Her zaman da böyle yapacaktım. Belki herkes geçtiğini düşünüyordu. Sevdiğim adam bile.. Ama ben yaşadıklarımı asla aşamayacaktım. Kalbimdeki ağırlık kalkmayacaktı.. Ama bir umut vardı..

Daha önce bir kitap okumuştum.. Belki de sadece ismi çekmişti beni 'Dark and I'.. Kendi karanlığında boğulan birinin hikayesi anlatılıyordu. Yazar bizzat kendi anlatıyordu. Kendine bir ışık bulmuştu ve ona doğru yürüyerek mutluluğa ulaşmıştı. Ben de öyle yapacaktım. En azından deneyecektim. Ama o yazardan farkım vardı.. Kimse ne kadar yaralı olduğumu görüp sarmaya çalışmayacaktı. Yine de onun kadar güçlü olup kendi kendime aşacaktım..

Düşüncelerimden sıyrılıp sohbete döndüm. Jong In kulağıma eğilip fısıldadı.

"İyi misin hayatım?"

Ona dönüp gülümsedim. Çünkü ben iyiydim. Sevdiğim insanlar yanımdaydı. Yeni dostlarım ve yaşayacağım güzel bir hayat vardı.

Dönüşüm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin