21. Bölüm

1K 101 52
                                    

Tao, telefonu aldığında mesaja baktı. Sonra kafasını kaldırıp iri gözlerle bana bakmaya başlayınca açıklamak zorunda olduğumu hissettim.

"Şaşırdın mı? Bana bunca şeyi yaparken amacın bu değil miydi? Artık onu rahat bırak istediğini yaptım."

Aniden beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

"Bırak beni Tao. Midemi bulandırıyorsun." diye bağırarak ittim. Bir kez daha sarıldı. Ama bu kez kısa sürdü. Bıraktığında gözlerime baktı.

"Senden hoşlandığımı söylerken ciddiydim Sehun."

"Bu iğrenç." dedim sadece. Gerçekten ondan iğreniyordum. Bir de benden hoşlanıyor muydu? Her gün onun yüzünden düşündüğüm tek bir şey oluyordu: Keşke ölsem!

"Eve gidelim mi Sehun? İyi görünmüyorsun." diye sordu. Onunla aynı eve gidiyor olmak bile beni kahrediyordu.

"Biraz konuşalım mı Tao?" diye sordum ben de karşılık olarak.

"Tabi" dedi. Sanki bana saldıran o değilmiş gibi sakin bir ses tonuyla konuşuyordu.

"Gidebilir miyim Tao?"

"Eve mi gitmek istiyorsun?"

"Hayır. Buradan gitmek istiyorum. Beni bırakır mısın?"

"Ne demek istiyorsun?"

"Buradan gitmeme izin ver Tao. İstediğini yaptın. Artık Jong In'le olmayacağım. O yeterince acı çekiyor. Sadece gitmeme izin ver."

Kendimi tamamen bırakmıştım. Gerçekten kalbim ağrıyordu. Bitsin istiyordum her şey. Tanıdığım kimsenin olmadığı bir yere gitmek istiyordum. Her şeyi arkamda bırakıp yaşamaya çalışmak istiyordum.

"Hiç bir yere gidemezsin Sehun." dedi.

"Yalvarırım bırak Tao. Söz veriyorum bir daha Jong In'i görmeyeceğim. İstediğin gibi acı çekiyor. Ondan intikamını aldın. Bırak beni." dedim.

"Gitmeyi düşündüğün bir yer mi var senin?" diye sordu.

"Tanımadığım insanlarla dolu bir yere gitmek istiyorum. Benim bir suçum olmadığı halde hep canımı yaktın Tao. Çok yoruldum. Artık beni bırak yalvarırım. Ben.. Sadece gitmek istiyorum." dedim.

Başımı dizlerime kapatıp kollarımla sardım. Her zamanki gibi sessizce ağlıyordum. Abisi öldüğü halde umursamayan bir caniyle birlikte yaşıyordum. Sevdiğim adamdan ayrı kalmak zorundaydım. Çünkü yaşamasını istiyordum. Çektiğim acı artık beni gerçekten yorduğu için gitmek istiyordum. Eğer Jong In'in nefes almasını sağlayacaksam her şeyden vazgeçebilirdim.

"Gitmene izin veremem Sehun. Soru sorma.. Sadece izin veremem.. Söz veriyorum. Bundan sonra seni yormayacağım. Sadece.. Sadece yanımda kal." dedi.

Tamam anlamında kafamı salladım. Diretemezdim, direnemezdim. Belki başka zaman bir kez daha deneyebilirdim. Ama üstüne gidip kızdırmak istemiyordum. Jong In'e zarar vermesinden korktuğum için her şeyi yapabilirdim.

"Eve gidelim mi Tao? Diğer derse girmek istemiyorum." dedim

Kalkıp elini uzattı. Eline vurup tutunarak yerden kalkmaya çalışırken başım dönmüştü.

"Sehun? İyi misin?"

"İyiyim Tao! Sayende çok iyiyim!"

Tao belimden tuttuğunda iterek yürümeye çalıştım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Zorlukla okulun kapısına kadar yürüdüm. Jong In uzaktan beni gördüğünde bir adım atmıştı. Fakat yanındaki uzun boylu cool durmak için kasılıp duran tip onu kolundan tutmuştu.

Oradan bir an önce çıkmak istiyordum. Öyle de yaptım..

Eve gittiğimizde mide bulantısıyla banyoya koştum. O kadar yorulmuştum ki yere oturup öylece kaldım. Yaklaşık yarım saat sonra beni merak edip gelmişti.

"Sehun? Neyin var?" diye panikle bağırdığında resmen beynimin ağrıdığını hissettim. Ayağa kalkmaya çalışmıştım. Ama başım döndüğü için yürüyemiyordum bile. Tao beni kucaklayıp odaya götürdü.

Bir saat yatıp dinlendikten sonra karnım acıktığı için mutfağa gitmiştim. Tam yemek yiyecekken midem tekrar bulanmaya başladı.

Tao'nun bakışları tuhaf bir hal almıştı. Tek kaşını kaldırıp sordu.

"Sehun.. Şey... Hamile olamazsın değil mi?"

"Salak mısın yoksa tipin mi öyle gösteriyor? Ben erkeğim Tao!"

"Mucize denen bir şey var Sehun."

"Kes sesini pislik. Hamile olma ihtimalim olsa bile bu seni ilgilendirmez." diyerek bu konuşmayı bitirmiştim. Midem kötü olduğu için hiç bir şey yiyemeden odaya gitmek için döndüm. Başım döndüğünde ise Tao sert sesiyle konuştu.

"Hastaneye gidiyoruz Sehun! Chanyeol var, doktor bir arkadaşım. Sen iyi değilsin. Arayayım gidelim."

"Hayır Tao yatacağım. Sadece yoruldum." dedim. Şu salakça hamilelik fikrine takılmış olması beni deli etmişti. Bir erkeğin hamile kalması ne kadar mümkün olabilir ki???

Tao ne dersem diyeyim dinlemeyerek arabaya kadar taşıdığında pes etmiştim. Beni koltuğa yerleştirip hemen arabayı çalıştırdı. Gözlerimi kapatıp hastaneye kadar sabretmeye karar vermiştim.

Hastaneye geldiğimizde hemen birini arayıp yanımıza çağırdı.

"Selam Chanyeol. Seni yordum kusura bakma ama arkadaşım çok hasta. Ne yapacağımı da bilemedim. Sen ilgilenir misin?"

Az önce benim için arkadaşım mı demişti? Saatlerce dövdüğüm, kaçırdığım, piç diye çağırdığım ve çeşitli eziyetlere maruz bıraktığım bir zavallı demesi gerekmiyor muydu? Ama onunla savaşacak halde değildim.

Arkadaşı önce beni muayene etti sonra da bir kaç test yapılması gerektiğini söyledi. Sonuçları çabuk çıkarttırabileceği için şanslıydık. Çünkü gerçekten daha fazla duramayacaktım. Tao da salak saçma hamilelik fikrini bile arkadaşına söyleyerek bizi rezil etmişti. İkimizi sevgili sanarak attığı imalı bakışlar midemi bulandırıp, öğürme refleksimi harekete geçiriyordu.

Odasında beklememiz için davet edip bizi yukarı çıkardı. Daha sonra ise sürekli sırıtan tuhaf doktor sonuçları almak için odadan çıkmıştı. Gerçekten Tao'nun böyle biriyle nasıl tanıştığını, daha doğrusu bu kadar harika birinin Tao'yla ne işi olacağını merak ediyordum. Ama buna bile halim yoktu.

Doktor Park elinde sonuçlarla döndüğünde yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Şaşkınlığını gizleyemiyordu. Önce Tao'ya sonra bana baktı ve ikimizi de şok edecek bir cümle kurdu.

"Sehun.. Sen... Bu nasıl olur?! Sen.. Hamilesin.."

Dönüşüm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin