Suho abinin dediklerinden sonra ne olduğunu anlamıştım.
"Gitmiş olamaz. Onunla konuşmuştum. Gitmemesi gerektiğini söylemiştim. Lanet olsun." diyerek ayağımı yere vurdum.
Suho abi hemen yanıma geldi.
"Ne biliyorsun Sehun? Ne konuştunuz?" diye sordu. Bana tüm söylediklerini anlattım.
"Lanet olsun halledebilirdik. Bunu nasıl yapar? Şimdi onu nasıl bulacağız." diyerek yere oturdu.
"Bulacağız abi korkma." diyerek Jong In onu yerden kaldırdı.
"Ben aramaya gidiyorum. Yixing ve Yi Fan siz de ayrı arayın. Baekhyun bana telefonunu ver ve Jong In'le kalıp ona dikkat et. Bir şey olursa bana buradan ulaşın." dedim.
"Ben telefonumu vermem. Çünkü ben de aramaya çıkacağım. İtiraz etmeye kalkarsanız kaçarım. Arasanız bile bulamazsınız." dedi. Gerçekten çok inatçıydı.
"Tamam Baekhyun. O zaman sen benimle gel. Yalnız gitmene izin veremem." dedim.
Biri bitiyordu diğeri başlıyordu. İyi olmadığını söylesek de inatla Jong In de bizimle gelmek istiyordu.
"Ben de geleceğim Sehun. Sizi böyle gönderemem." dedi.
"Sen iyi değilsin Jong In. Benim yüzümden.." dedim.
"İyiyim sevgilim. Zorlanırsam döneceğim söz. Gelmeme izin ver." dedi.
"Suho abi Jong In seninle gelsin. Ben Baekhyun'la giderim" diyerek ufaklığı kolundan tutup kapıya sürükledim.
Evden çıktığımızda hepimiz ayrı yönlere dağıldık.
Aklımıza gelen her yere baktık. Hatta bilmediğimiz sokaklarda bile dolaştık. Bir ara Baekhyun derin bir nefes alıp bana döndü. Bir yandan aramaya devam ediyorduk.
"Sehun abi bir şey sorabilir miyim?"
"Tabi ki sorabilirsin." diyerek saçlarını karıştırdım.
"Tao çok mu kötü biri? Ben onu gerçekten seviyorum. Bakışları, elleri, saçları, burnu, dudakları... Yani onu çok beğeniyorum. Üstelik o sevimli görünüyor. Nasıl kötü biri olabilir ki?" dedi. O kadar tatlı görünüyordu ki.
"Bak Baekhyun, Tao gerçekten kötü biri. Ama ben diğerlerinden biraz farklı düşünüyorum. O en büyük kötülüğü bana yaptı. Hem de sadece Jong In'e olan nefreti yüzünden. Ama ben onun değişebileceğine inanıyorum. Dahası onu senin değiştirebileceğine inanıyorum." dedim. Resmen gözleri parlamıştı.
"Gerçekten mi? Sence beni sever mi?" diye sordu.
"Aslında senin sevgin sanırım onu çoktan etkiledi. Yaptıklarının bedelini senden uzak durarak ödemeye çalışıyor. Onu ikna etmelisin. Tabi bulabilirsek." dedim.
"Lütfen Sehun abi. Onu bulalım lütfen." dedi. Gözleri hemen nemlenmişti.
"Ağlamak yok Baekhyun. Şimdi ben bir şey sorabilir miyim?" dedim. Onayladığını belli ederek kafasını salladı. Neresinden başlasam bilemiyordum.
"Siz dün... Yani şey.. Siz.. Öpüşüyordunuz. Sadece bu kadarını gördüm. Tam olarak ne oldu? Bana anlatabilir misin? Bir de bu durumu sakın abine söyleme. Onu öldürmesini istemeyiz değil mi? Gerçi ben zamanında denemiştim." dedim. Son cümlemi kısık söylemiştim ama duymuştu.
"Nasıl yani? Ne demek bu? Onu öldürmeyi mi denedin?" diye sordu telaşla.
"Bunu sonra konuşalım ufaklık. Bana saldırdığı zaman oldu bunlar. Ben silmeye çalışıyorum. Şimdi sen olanları anlat bakalım." diyerek gülümsedim. Bir yandan da karşıdaki sokağı işaret ederek oraya doğru yürümeye başladım.
"Biz... Dediğin gibi işte.. Öpüştük.. O beni itmedi Sehun abi. Hatta ilk öpen o oldu. Yani biz... Uzun uzun öpüştük. Sabah sizin yaptığınız gibi. O benim ilk öpücüğümdü biliyor musun? Ben ona gerçekten aşığım. Beni bırakmasını istemiyorum. Offf." diyerek yere çöktü.
"Ama böyle bir yere varamayız Baekhyun. Hadi kalk! Böyle yaparsan onu bulamayız. Şimdi yürü ve devamını anlat. Zaten az önce anlattığın kısmı görmüştüm." dedim. Bir yandan da pes etmesin diye kolundan tutuyordum.
"O beni yavaşça itti ve sonra sarıldı. Bana sımsıkı sarıldı biliyor musun? Hiç bırakmayacakmış gibi. Sonra tekrar öptü. Ondan sonra da görmedim. Odasına gitmişti. Ben de biraz rahat bırakmak istedim. Keşke peşinden ayrılmasaydım. Keşke uyumasaydım." dedi. Tao'nun kalbini zayıflattığını görebiliyordum. En azından Baekhyun'un sevgisi Tao'nun kalbinin etrafındaki duvarları birer birer kırıyordu.
"O seni sevecek Baekhyun. Sadece sabret ve bana güven. Olur mu?" dedim.
Bir kaç saat aradıktan sonra eve dönmüştük. En çok Baekhyun etkilenmiş gibi duruyordu. Suho abiden daha solgun görünüyordu. Akşam olmuştu ve bir iz bile bulamamıştık. Baekhyun ağlamaya başlamıştı.
"Ben çıkıp biraz daha aramak istiyorum. Böylece duramam." dedi.
Yanına gidip sarıldım. Suho abi de diğer tarafından sarılmıştı. Baekhyun kendini tutamayarak hıçkırıklara boğuldu.
"Bulacağız Baekhyun. Ağlama artık lütfen." diyerek sıkıca sarıldı Suho abi.
"Biliyorum hepiniz şuan bana kızıyorsunuz. Ona aşığım ve bu elimde değil tamam mı? Ben onu seviyorum. Eğer ona bir şey olursa..."
Konuşamayarak daha fazla hıçkırıklara boğulmuştu. Başta şıpsevdilik gibi görüyordum. Ama o an Baekhyun'un kalbindekinin gerçek aşk olduğunu hissetmiştim.
Biz Baekhyun'u sakinleştirmeye çalışırken kapı çaldı. Bizden önce o kalkıp koştu. Tao'nun döneceğinden umutluydu. Onu kalbiyle çağırdığını söylemişti. Tüm gün de bütün kalbiyle aramıştı. Hissettiği gibi de oldu. Ama bu işte bir terslik vardı. Sanırım bu kapıya gelen herkesin kaderi aynıydı.
Hepimiz Baekhyun'un arkasından gittik. Kapıyı açtığında "TAOO!" diye bağırdı. Gördüğümüz şeyle biz de şaşırmıştık.
Tao'nun her yeri kan içindeydi. Ciddi darbeler aldığı belli oluyordu. Yüzü gözü mosmordu ve ayakta duramıyordu. Suho abiye bakarak konuştu ve yere yığıldı.
"Lu-Luhan ve... ve.. Kyung Soo... Onlar... Buradalar abi. Yaşıyorlar!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüşüm ✓
Fiksi PenggemarSeKai hikayesidir.. Sonlara doğru KrAy ve sürpriz çiftler olacaktır.. ** Vampire dönüşme, adını uydurduğum bir virüs sebebiyle gerçekleşiyor. Dönüşüm sebepleri Blood dramasına benzetilebilir. Fakat her şeyiyle tamamen bana ait ve dramadan tamamen fa...