"ONLAR" YAŞANMIŞ GERÇEK CİN HİKAYELERİ KİTABI ÇIKTI. TRENDYOL ÜZERİNDEN İNDİRİMLİ BİR ŞEKİLDE ALABİLİRSİNİZ.
Merhaba, benim adım Tarık. İstanbul'da yaşıyorum. Size anlatacağım hikayem 2 yıl önce başımdan geçti. Büyük bir sınavdan geçtim. Umarım dinledikten sonra siz de biraz ders çıkarırsınız. Dediğim gibi, ben İstanbul'da yaşıyorum. Babamı erken yaşta kaybettim. O vefat ettikten sonra işyerinin başına annem geçti. Hem işleri idare ediyor hem de beni büyütüyordu. Ona çok şey borçluyum. Allah başımdan eksik etmesin.
Biz aslen Tokatlıyız. Annem ve babam birbirlerini sevmişler, ama aileleri bu birlikteliğe onay vermemiş. Onlar da İstanbul'a kaçmışlar ve burada gizlice evlenmişler. Bir daha da köylerine dönmemiş, aileleriyle görüşmemişler. Evliliklerinin beşinci yılında ben dünyaya gelmişim. 11 yıl sonra da babamı kaybettik. Benim için çok zor yıllardı. Maddi olarak durumumuz çok iyiydi, ama ben babasız kalmıştım. Okulumu bitirdikten sonra bir bankada çalışmaya başladım. Annem de artık emekli olmuştu. İş yerine ara ara gidiyor, işleri kontrol ediyordu.
Geçmişe ya da köye dair ne zaman konu açsam, annem hep başka konu açar konuşmak istemezdi. Ben; babamı hatırlıyor veya ailesi aklına geldiği için üzülüyor diye düşünüyordum.. Bu yıllarca böyle devam etti. Bir gün öğle molasında arkadaşlarla çay içiyorduk, telefonum çaldı. Telefondaki kişi "Tarık Bey ile görüşmek istiyorum" dedi. Ben de "Buyurun, dinliyorum" dedim.
Bir anda "Oğlum, nasılsın, iyi misin? Ben sizin köyünüzden Muhtar Recep. Babanın çok yakın arkadaşıydım. Baban nasıl, annen nasıl, iyiler mi?" demişti. Ben bu konuşma karşısında çok şaşırmıştım. Köyden ilk defa birisiyle görüşüyordum. Afallamıştım. "İyiyim, siz nasılsınız?" diyebildim sadece. "Sağ ol, yeğenim. Ben de iyiyim. Sesini duydum, daha da iyi oldum. Tarık yeğenim, ben seni niye rahatsız ettim biliyor musun? Benim, annenle babana ulaşmam lazım. Bazı sıkıntılar var.. Birkaç sene önce deden vefat etmişti. Bilmiyorum haberiniz var mı? Size kalan bazı yerler var, onların istimlak olma durumu var. Sanırım bir baraj projesi olacak, bu yüzden gelmeniz lazım." dedi.
Ben "Bilmiyorum, Recep Bey. Hem bu arada babam vefat etti." dedim. "Yapma be yeğenim, çok üzüldüm. Babanı kardeşim gibi severdim. Beraber çok güzel anılarımız vardı onunla. Başınız sağolsun, Allah size ömür versin. Peki annen nasıl? O hayatta mı?" dedi. "Evet Recep Bey, çok şükür hayatta. İkimiz beraber yaşıyoruz." dedim. "Tamam o zaman, annenin de al gel, bu işleri çözmemiz lazım yeğenim. Çok selam söyle, haber bekliyorum senden." diyerek telefonu kapattı.
Ben nasıl bir şaşkın ifade takındıysam artık arkadaşlarım bana "Tarık, hayırdır, kötü bir haber mi aldın?" falan diye sordular. "Yok" dedim ve durumu anlattım. Aralarından bazıları "Baraj mı? Miras mı? Kardeşim, hayırlı olsun, bizi de görürsün artık." falan diye takıldılar.
Akşam olunca eve gittim. Annem yemeği hazırlamıştı. Üzerimi değiştirip ellerimi yıkadım ve hemen sofraya oturdum. "Anne, bugün beni kim aradı, bil bakalım!" dedim. "Ne bileyim, oğlum?" dedi. "Muhtar Recep" deyince, ağzına götürdüğü çorba dolu kaşığı bir an havada tuttu ve şaşkın bir ifadeyle "Recep muhtar mı?" dedi. "Evet" dedim, "Öğle molasında arkadaşlarla çay içiyorduk, telefonum çaldı..." diye ona olanları anlattım.
Annemin yüzü bembeyaz olmuştu. Beni öyle şaşkın dinliyordu. Ben anlattıklarımı bitirdiğimde "Peki, senin telefonunu nereden bulmuş, seni nasıl bulmuş?" diye sorular sordu. "Bilmiyorum ki anne, belki tapudan falan mı aldı acaba? Zaten arkadaşlar da bütün gün "Baraj sahibi", "miras sahibi" falan diye gırgır yaptı benimle" dedim. Annem hiddetli bir sesle "Onun olsun barajı da mirası da! Bir daha ararsa açma" dedi.
Sesi çok korkulu ve telaşlıydı. Sebebini anlayamadım. Belki de babamın ailesinin onu istememesindendi bu miras meselesi diye düşündüm. "Bana bak Tarık, bir daha bu konuyu açma. Ben hiçbir şey istemiyorum oraya ait. Lütfen, bir daha da bu konuyu konuşmayalım" dedi ve yemeğimize devam ettik.
Biraz sonra da annem sofradan kalkıp erkenden yattı. Ben gece film falan izledim. Televizyona bakarken sokaktan bir ses geldi. Kalkıp pencereyi aralayıp aşağıya baktım. Sokak lambasının altında birisi vardı. Arkası dönüktü. Ben ona bakarken bir anda yüzünü bana döndü. "Aman Allah'ım!" dedim. Bu babamdı. Ama bu nasıl olurdu?
Kollarını açarak "Bana gel" dedi. Koşarak aşağı indim. Orada beni bekliyordu. Koştum, sarıldım. O da bana sarıldı. Çok mutluydum, hiç konuşmadan sarıldım, ağladım. Babam da ağlıyordu. Öylece birkaç dakika durduktan sonra, kendimi geri çekip yüzüne baktım. O da bana baktı. Elleriyle gözyaşlarımı sildi. Şaşkındım, mutluydum, hüzünlüydüm...
Böyle karışık duygular içindeyken bana "Nasılsın oğlum?" dedi. "Sen nasıl geldin buraya baba, bu nasıl oldu?" dedim. "Geldim işte oğlum, ne önemi var? İstersen hep yanında olurum" dedi. "İstiyorum baba, artık gitme" dedim. "Bak oğlum, yanında olmamı istiyorsan köyümüze git, Recep amcanın dediklerini yap" dedi. "Peki Baba, Recep amcam ne istiyor? Beni neden çağırdı? Annem gitmemi istemiyor" dediğimde, "Annen senin için endişeleniyor oğlum, sana amcalarının çocuklarının bir şey yapmasından korkuyor. Sen onu dinleme, gizlice git, Recep amcanın dediklerini yap, sonra sonsuza kadar beraber olacağız" dedi.
Ben bir anda uyandım, kan ter içindeydim. Nasıl bir rüyaydı bu? Haberci bir rüya mıydı yoksa bir kabus muydu? Mutfağa gidip su içecektim. Annemin odasının kapısı açıktı. Yanından geçerken sesini duydum. Odasında Kuran okuyordu. Gidip suyumu içtim. Hala kafam karışıktı. Ne yapmam gerekiyordu? Gitmek de istiyordum ama anneme ne diyecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cin Hikayeleri +18
HorrorAnonim olarak yazılmış, açıklanması zor, paranormal hikayeler. 'Onlar' yaşanmış gerçek cin hikayeleri kitabımla alakası yoktur. Başınızdan geçen 'Cin' hikayelerini gönderin yayınlayalım.