Tarlada 3 Mezar

54 1 0
                                    

 "ONLAR" YAŞANMIŞ GERÇEK CİN HİKAYELERİ KİTABI ÇIKTI

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"ONLAR" YAŞANMIŞ GERÇEK CİN HİKAYELERİ KİTABI ÇIKTI. TRENDYOL ÜZERİNDEN İNDİRİMLİ BİR ŞEKİLDE ALABİLİRSİNİZ. 


Gece Yarısı Orman Gezisi

Bundan 5 yıl kadar önce; akşamın geç saatlerinde, biri imam olan 6 arkadaşımla oturmuş, muhabbet ediyorduk. Sohbet esnasında konu konuyu açtı ve nihayet cinler hakkında konuşmaya başladık. Baktık; kuru kuruya cin muhabbeti heyecan vermiyor; çıkalım şöyle ormana doğru diyerek yola koyulduk. (Belki bir cinle karşılaşırız düşüncesiyle...)

Neyse, sohbet muhabbet ede ede ormanda dolaşıyorduk. Bir yandan da birbirimize gaz veriyoruz. (İtiraf ediyorum ben biraz da imam olan arkadaşa güveniyordum). Saat gece 01:00 sıraları... Ormanda ilerlemeye devam ediyoruz ama bir yandan da korkuyoruz. Ancak kimse korktuğunu belli etmiyor tabi. Orman zifiri karanlık...Telefon ışığıyla ilerliyoruz...

Tarlada 3 Açık Mezar

Bir müddet böyle yürüdükten sonra ormanlık alan bitti ve çimenlik bir tarlaya vardık. Orada muhtemelen defineciler tarafından kazılmış olduğunu tahmin ettiğim, yaklaşık 1.5 metre derinliğinde 3 adet mezar şeklinde çukur keşfettik. Ben bu çukurları gördükten sonra iyice korkmaya başladım. "Artık dönsek iyi olur. Burada avcılar tarafından kör kurşuna kurban gitmeyelim." dedim. Ama yanımdaki arkadaşlar, beni duymazdan gelip, merakla kazılı yerleri incelemeye devam ediyorlardı.

Yani; tamam bir tarlanın ortasına açılmış 3 tane mezar korkutucu olduğu kadar ilginçti. Ancak arkadaşlarım bu çukurlarda o kadar inceleyecek ne bulmuşlardı bundan emin değildim. Bu açık çukur ya da mezarların içinde öylece bırakılmış define ya da cesetler mi bulacaklardı sanki? Hoca dediğim arkadaşım dahi diğerleri gibi eğilmiş, çukurlardan birini dikkatli gözlerle inceliyordu.

Esrarengiz Darbe

Birden bu imam arkadaşın göğsüne bir şey çarptı. Çok şiddetli bir şekilde ama. Neyin vurduğunu göremedik bile. Ama çıkan o çarpma sesi çok fenaydı... Arkadaşım çarpmanın etkisiyle 3 metre geriye uçtu ve sırt üstü yere düştü. Düştüğü yerde kalakaldı. Biz hepimiz donduk kaldık. Arkadaşım öldü sandım.

 Eğer arkadaşıma çarpan o şey fiziksel bir madde olsaydı; o hızda gelen bir nesnenin havadaki o ıslığımsı süzülme sesini duymamamız imkansızdı. Ayrıca çarpmadan sonra o nesnenin de bir şekilde geri sekmesi yahut tıpkı arkadaşımıza olduğu gibi yere düşmesi gerekirdi. Ortada "Adama bu çarptı" diyebileceğimiz herhangi bir nesne yoktu.

Gayri ihtiyari ilk tepkim Felak – Nas okumaya başlamak oldu. Ancak "Kul eüzü bi rabbil felak..." diyorum, gerisi gelmiyor. "Kul euzü birabbin nas..." diyorum gerisi gelmiyor... Hani karabasan hali yaşadığınızda uyanıksınızdır, bağırmak, birilerini çağırmak ya da dua okumak istersiniz de bir türlü okuyamazsınız ya...Çocukluğumdan beri ezberimde olan sureleri bir türlü telaffuz edemiyordum. Ezbere bildiğim bu surelerin ilk ayetlerini okuduktan sonra sanki dilim tutulmuşçasına kilitlenip kalıyor, devamını okuyamıyordum.

Böylece aradan yaklaşık bir dakika filan geçti. Bu beklenmedik olayın ilk andaki şokunu üzerimizden attıktan sonra arkadaşımızı kaldırdık. Düşündüğümüz kadar kötü durumda değildi. Ayağa kalkabilecek, yürüyebilecek durumdaydı. Sadece sersemlemişti biraz. Biraz da şaşkındı tıpkı bizim gibi. Arkadaşımızı ayağa kaldırdıktan sonra, panikle "Hadi gidelim buradan" diyerek yola koyulduk.

Anlamadığımız Bir Dilde Konuşmalar

Olanca ürkekliğimizle, sessizce geldiğimiz yoldan geri yürümeye başladık. 150 metre yürüdük yürümedik, tarlanın bitiş ormanın başlangıç bölgesine tam yaklaşmıştık ki... İki kişinin konuşmalarını duyduk! Ve aynı aynı anda ormandan çatırtı sesleri geldi. Hepimiz aynı anda durduk. Birbirimize baktık. Bu korku dolu sessizlik bir süre devam etti. Ne kadar sürdüğünü söylemek zor.

Hepimizin aynı şeyi duyduğundan, aynı sebepten dolayı durakladığından emin olmak için yanımda yürüyen arkadaşa neden durduğunu sordum. Konuşma sesleri duyduğunu söyledi. Evet artık emindik; orada yalnız değildik. İçgüdüsel bir temkin gereği hepimiz ormandan gelen seslere kulak kesildik. Konuşma sesleri gelmeye devam ediyordu...

Ancak duyduğumuz o konuşma sesleri bizim dilimizde daha doğrusu bizim anlayabileceğimiz herhangi bir dilde değildi. Olayın üzerinden oldukça uzun zaman geçmiş olmasına rağmen bugün hala hatırladığım "Arak vurak tırak..." gibi bizce hiçbir anlama gelmeyen tuhaf kelimeler söyledi biri ya da bir şey. Bir diğer ses sanki ona cevap verircesine "Gara kuru daki madak..." gibi anlamsız bazı başka kelimeler telaffuz etti.

Kurtuluş

Hoca okumaya (koruma amaçlı bazı dualar) başladı. Az önce yaşadıklarımızdan sonra ormana girmek akıl karı değildi. Ancak arabayı park etmiş olduğumuz yol kenarına ulaşmamızın da tek yolu buydu. İlk seferinde güle oynaya girdiğimiz ormana şimdi korkudan dualar okuya okuya girdik. Dua okuya okuya ormandan çıktık. Yola vardık sonunda. Köyümüze, evimize ulaştığımızda "Biz ne yaşadık öyle?" diye sabaha kadar yaşadıklarımız hakkında konuştuk ama bir sonuca varamadık...

Cin Hikayeleri  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin