"Neymiş, Uzay için bir araya gelmeliymişiz." diye homurdana homurdana telefonumun ekranına bakarak iç çektim. Asil üç gündür beni ne arıyordu ne mesaj atıyordu. Durumun farkındalığı huzursuz olmama neden olurken çatık kaşlarla kafamı kaldırıp hemen karşımda duran kapıya baktım. "Hem kendi söylüyor hem kendi iptal ediyor." deyip elimi zilin üstüne götürdüm. Buraya gelmeden önce ona haber vermemiştim. Muhtemelen beni karşısında gördüğünde ufak çaplı bir şaşkınlık yaşayabilirdi.
Düşüncelerimi silkelenerek dağıtıp zile bastım. Art arda iki veya üç kez. Geri çekilip kapının tam karşısında durmaya devam ederken telefonumu çantamın cebine koydum. Önce perçemlerimi ardından saçlarımı gelişigüzel düzelttim. Karşımdaki kapıda bu süreçte hiç hareket olmayınca iç çekerek kapıya yaklaştım. Elimi tıklatmak için yumruk yapıp kaldırdığım esnada kapı birdenbire açıldı.
Tabii ki açan Asil değildi.
Daha önce birkaç kez gördüğüm çalışan kadın beni görür görmez duraksadı. Eliyle arkasını işaret ederek "Asil Bey'i çağırmamı ister misiniz?" diye sordu. Normalde eve pek girmediğimi bildiğinden böyle bir teklifte bulunmuştu. Başımı aşağı yukarı sallayarak teklifini kabul ettiğimi ona aksettirdiğim de kapıyı açık bırakarak içeri yöneldi. Tam arkasını dönmüş birkaç adım atmıştı ki karşısına Asil çıkınca olduğu yerde kaldı. Patronuna kapıdaki beni gösterdiğinde kendimi iyice göstermek için bir adım ileri doğru gittim.
Asil, çalışanı içeri yönlendirip bana doğru yürüdü. Gecenin bir yarısı olmasına karşın işinden yeni geldiğine dair belirli bulguları kombininde yakalarken sormadan edemedim.
"İşlerin kötüye mi gidiyor? Eskiden bu kadar saat mesai yapmazdın."
Asil yeterince yaklaştığını düşünerek belli bir yerde -evin girişinde- durmuştu. "Bana çalışmak her zaman iyi geliyordu." diye açıkladığında pek tatmin olmasam da başımı sallamakla yetindim. Gecenin karanlığında ışıkların aydınlattığı bahçenin bir sağına bir soluna dalgınlıkla baktıktan sonra önemsiz bir şeymişcesine "Otel odasında buluşmak için vaktin yok herhâlde?" diye sordum. Sanki merak etmiyormuş gibi takındığım tavıra karşın ne tepki vereceğini merak ettiğim için en son yüzüne baktım.
Dalgın bir ifadeyle bir süre yere baktı ve "Şu sıralar yoğundum." derken kafasını kaldırıp bana baktı. "Sen de yoğunsundur diye aramadım."
"Ben neden yoğun olayım?" diye deminkilere kıyasla daha kısık sesle konuşarak Asil'e doğru bir adım attım. "Şu evlilik mevzusundan dolayı ima yapıyorsan, yapma." bir adım daha atarak eve girdiğim esnada içeriye doğru göz attı. Galiba Uzay'ın evde olduğunu hatırlatma peşindeydi. Çünkü onun olduğu bir ortamda birlikte olamayacağımızı söyleyen bendim. Uzay'ı umutlandırmak istemiyorum, demiştim. Asil'in bu tavrına karşılık bir adım daha atarak dibinde durup yakasını kavradım.
"Asil," dedim, yüzünü yakından incelerken, "Sana 'birkaç aylık bir süreç' demiştim. Kafana takmaman gerektiğini ne zaman anlayacaksın?" sözlerim biter bitmez ellerimi yanaklarına yerleştirip bana bakmasını sağladım. Bir şey demekten kaçındığında dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Üst dudağını ıslatarak kıstırıp emmeye başlarken belimde hissettiğim baskıyla kollarımı boynuna doladım. Dudaklarını sömürürcesine bir bir emdiğim sırada tek yaptığı belimi okşamaktı. En nihayetinde bu hoşuma gitmediği için geri çekilerek kafamı aşağı çevirdim. Görüş açıma önce elbisemin açıkta bıraktığı göğüslerimin üst kısmı girdi. Beyaz saten elbisemin siyah dantel dekoltesi bana geceliği anımsattı. Ardından daha aşağıya odaklanmayı başardığım da Asil'in pantolonunu gördüm.
"Kendini etik değerlerine değil de," diyerek zar zor bakışlarımı oradan çektim ve kafamı kaldırıp yüzüne baktım, "Arzularına bıraksan çok daha iyi olur."