Mara'dan
"İçeri birini sokuyorum dışarıdakiler onu öldürmek için sıraya giriyor," diye mırıldanırken market sepetine bir tane daha hazır makarna attım. "Hayır," fiyonklu bir makarna görünce onu uzanıp aldım. "İşin kötüsü her şeyin sonunda kötü olarak anılan ben olacağım."
"Does it eat well?" sorusuna başımı sallayarak yanıt verdim. Makarnayı yanımda duran yabancı kadına verdiğim sırada almadığını görünce iç çektim. "If it was good you would eat it." dediğinde bir makarnaya bir sepetime baktım. Sanırım haklıydı güzel olsaydı kendi sepetime atardım. Fiyonkluyu rafa yerleştirirken duraksayarak kadına döndüm.
"Can't I be a self-sacrificing person?" 'Fedakar bir insan olamaz mıyım?' dedim, merakla. Ardından İngilizce devam ettim. "Belki de sırf siz yiyin diye aç kalıyorumdur?" yüzümü dikkatlice incelediğinde başta yavaşça başını olumsuz anlamda salladı sonra ona olumsuz mırıltılar da ekledi. "Siz yabancılar iyi insanlardan ne anlarsınız?" diyerek önüme döndüğüm gibi fiyonklu makarnayı rafa koydum ve ilerlemeye başladım. Meyve reyonuna geldiğimde ister istemez mandalinaları görünce orada kaldım. Bir adım öteye gidemezken bir mandalinayı kavrayıp havaya kaldırdım. Uzay'ın en sevdiği meyveydi. Bunu soymaya kalktığında her seferinde tırnak aralarına kabuğundan parçalar giriyordu. Gerçi bunun nedeni parmaklarını mandalinayı delecek şekilde ona geçirmesinden de kaynaklanıyor olabilirdi. Her ne olursa olsun onun sulu elini etrafı kontrol ede ede yalamasını unutmayacaktım.
Sanki bu anılar yıllar öncesinde yaşanmış gibi omuzlarımı düşürerek mandalinayı sepete koydum. Kasaya yol aldığımda önümden giden yabancı kadını fark ettim. Bir an için sepetine baktığımda gördüğüm makarnayla şaşırdım. Asil'den daha iyi anlıyordu güvenilir insandan. Benden önce kasaya vardığında hızlanarak ona yetiştim. Hemen bitişiğinde dururken "Excuse me," 'Bakar mısınız?' dedim, elimi omuz hizasına getirerek, eğer çabucak arkasını dönmesiydi ufaktan dürtecektim. O bana yöneldiğinde elimi indirdim. Sepetine attığı, benim önerdiğim makarna, için "I've never tried before." 'Daha önce hiç denemedim." dedim.
Bir afallar gibi olsa da çok geçmeden "No problem." dedi ama ben "Problem." diye direttim ve kasiyer makarnaya uzandığı sırada onu alıp sepetten çıkarttım. Kendi sepetimden daha önce tattığım ve çokta sevdiğim sebzeli makarnayı alıp onun sepetine koydum. Böyle içime sindiğinde geri çekilip sıranın bana gelmesini beklemiştim. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladığında kasiyerin kendisini kasa arkası ürünler hakkında bilgilendirmeye başlamasıyla önüne döndü. O sırada diğer kasa açılınca ben de oraya geçtim ve aldığım yoğurdu, makarnayı, hazır çorbayı ve mandalinayı oraya koydum. Bu gece yemeyi kendim hazırlayacaktım.
Üstüme sanki toprak atılmış gibi dingin hissediyordum.
Bunun sebebi çoğunun bitip azının kalmış olmalıydı. İçime huzur dolu bir nefes aldığımda kasiyerin çoktan aldığım ürünleri diğer tarafa geçirdiğini gördüm. Tebessüm ederek oraya gidip "Temassız var." dedim. Akabinde bana uzattığı poşeti alarak aldıklarımı içine doldurmaya başladım. O ödeme ekranını ayarlayınca okutmak suretiyle kartımı çıkardım. Mini ekrana tuttuğumda "İşleminiz onaylanıyor..." yazısıyla bir müddet daha bekledim. "İşleminiz onaylandı." yazdığında ise "Fişe gerek yok." diyerek arkama döndüm. Ardından dayanamayarak "İyi günler dilerim." dedim. Bugün o kadar iyi hissediyordum ki marketten çıkarken bile kapıyı benden sonraki yaşlı kadın için açık bırakmıştım. O çıkıp bana teşekkür ettiğinde "Ne teşekkürü?" diye mütevazi davrandım. Onun gülümsemesi bana da etki ederken önüme döndüm ve şarkı mırıldana mırıldana arabama doğru ilerledim.
Bugün güneş bile ayrı parlıyordu.
Arabama geldiğim gibi anahtara bastım. Fakat, kapıların açıldığına değil de kilitlendiğine dair bir ses duyduğumda şaşırmadan edemedim. "Bu ne şimdi?" diye mırıldanırken etrafıma bakındım. İnsanlar kendi halindeydi. Kimisi aldığı poşetleri zor bela taksiye götürüyor, kimisi az ürünle yaylana yaylana yürüyor ve kimisi aldığı şeyi marketten çıkar çıkmaz yiyordu. Onları izlemek bir an için tedirginliğimi alırken ceketimin cebine uzandım. İçerisinden telefonumu çıkarıp ekranı açtığım gibi mesajlaşmalara girdim. Arıkan'la Asil arasında çok gidip geldim. Akabinde Efe'nin isminin üstüne tıklayarak ona yazmaya başladım ama çok geçmeden o da çevrim içi olmuştu.
"Bugüne güzel başladım."
"Lütfen içine etme."
Yazdıklarını okuduğum saniye o ana kadar yazdığım her şeyi sildim ve onunla olan konuşmamızdan çıktım. Ardından Asil'in ismini tıklayarak yazıp yazıp sildim. En sonunda "Birkaç gün önce yumurtalıklarımı dondurdum. Onlarla işini görürsün." yazdım ve gönderdim. Konuşmadan çıkacağım sırada gözüme çevrim içi olmaması takıldı. Uygulamaya hitaben "Senin arşiv özelliğine..." diye söylenerek ekranı kapadım. Anahtara tekrar basarken telefonu cebime yerleştirdim. Asil'in beni arşive atmasını umursamamaya çalışarak kapıyı açtım. Arabanın içine girdiğimde geri zekalı bütün amatörlüğüyle arkada hareket etmişti. Bunu fark edince moralim bozuldu.
"Daha zeki birini tutabilirdin." dedim, kendi kendime. Arkadaki bedenin sahibi telefonla konuştuğumu sanmış olacak ki ağırdan aldı. Elimdekileri yolcu koltuğuna yerleştirdiğim vakit dönüp kapıyı kapadım ve kemerime uzandım. "Sana demedim." diye onu rahatlatmaya çalıştığımda arada kalmış olacak ki çıkmakta tereddüt etti.
"Annem sana ne kadar verdi?" dediğimde nihayet kafasını kaldırmıştı.
"Nereden anladınız?" diye merakla konuştuğunda "İlk işin. Çok belli ediyorsun." dedim. Tabii Ayla Soysal'ı tanımamdan büyük bir etkendi. Arabayı çalıştırırken belime yaslanan namluyla dikiz aynasından ona bakarak "Buna gerek var mı?" dedim.
"Sandığınızın aksine ilk seferim değil Mara Hanım." dediğinde "Aferin sana." demekle yetindim.
Pekala, korku ufaktan iliklerime işliyordu ama bunu belli edip kimseye zevk yaşatamazdım. Onun yerine arabayı sakin kalarak sürmeye başladım ve para karşılığı bana namlu değdiren adama hitaben "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
Bir ona bir yola bakarken yabancı kadınla göz göze gelmiştim. "Thank you." diye ağzını oynattığında başımı sallayarak hiçbir şey söylemeden gaza bastım. Benim bir günü mutlu bitirmek için kesinlikle reenkarnasyona ihtiyacım vardı.