altmış beş

1K 90 13
                                    

"Asil," dedim, geride bıraktığımız yollara bakarken, "Sen bizi nereye götürüyorsun?"

Ona döndüğümde gayet derin bir dinginlikle arabayı sürdüğünü gördüm. Yolları biliyor muydu, bilmiyordum. Öylesine gelişine sürüyor gözüküyordu ki küçük dilimi yutmak üzereydim. Kucağımda uyuyan Uzay'a yöneldiğimde az önceden daha sıkı sarıldığını fark ettim. İkisi de çok rahattı. "Kopyan." diye mırıldandığımda bize bakarak "Öyle." dedi.

"Uyandığında beni görünce mutsuz olacak."

"Affeder." dediğinde geçen gün hatıralarımda tekrar canlandı. Başımı olumsuz anlamda sallarken "Affetmeyecek." dedim. Arabadayken beni öptüğü için onu kendimden uzaklaştırmıştım. Muhtemelen bir ömür unutmazdı. O gün çok ağlamıştı. Kendime gelmek adına silkelenerek camdan dışarıya baktığımda cama çarpan kar taneleriyle karşılaştım. Gözlerimi kıstığımda gittiğimiz yerde geniş bir beyazlıkla gördüm. Asil'in teklifini kabul ederken kesinlikle bu kadar uzak bir yere getireceğine ihtimal vermemiştim. "Asil..." dedim, yaptığının etik olmadığını anlatmak istercesine, "Şehir merkezinden fazla uzaklaşmadık mı?"

Sanki özellikle kaçıp göçemeyeceğim bir yere götürüyordu.

"Öyle mi yaptık?" derken ifadesindeki şaşkınlığa anlam veremedim. "Benim telefonumun şarjı yok. Ver de seninkinden haritaya gireyim. Belki yanlış gidiyorumdur."

Böyle deyince rahatladım. Uzay'ın sırtına bir elimi yerleştirdiğim esnada ötekiyle ceketimin cebinden telefonumu çıkardım. Asil'e uzatacakken bir an kararsız kaldım. Telefonuma bir şey yapar mı diye düşündüm ama sonra aklıma en son hoşuma gitmeyecek bir eylem yaptığında ona yaptığım şey geldi. O geceyi unutmamıştır diyerek telefonu verdim. Camı açıp fırlatması birkaç saniyesini alırken afalladım.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırarak arkada kalan yola döndüğümde peşimizden gelen korumalarının telefonumu ezdiğine şahit oldum. Dört arabada aynı hizadan gitmek suretiyle telefonumun üstünden geçmişti. "Asil!" derken doğrulmaya kalktım ama ne var ki Uzay göğsüme daha sıkı sindiği için başarılı olamadım. Refleksle kapı kulpuna giden elimi geri çektim ve sakin kalmaya çalışarak "Arabayı durdur." dedim. Camı kapayıp sürmeye devam ettiğinde "Durdur." diye tekrarladım.

"İki gün bizimle kalıp gitmek gibi bir planın vardı, değil mi?" dediğinde "Şimdi sizinle o kadar bile kalmayacağım." diye karşılık verdim. Konuşmamdan zerre etkilenmedi. Aksine "Hm hm..." diye dalga geçercesine mırıldandı. 

"Beni tanımıyorsun." dedim, başımı sağa sola sallayarak, "O geceye rağmen tanıyamadın ama sana kendimi tanıtacağım." öfkeden şiddetle nefes alıp verirken Uzay'ın homurdanmasıyla duygularımı kontrol etmeye çalıştım. Fakat, Asil beni ciddiye almadığı için bu çok zor oluyordu.

"Seni tanımıyorum, öyle mi?" diye sorduğunda hiç durmadan "Evet." yanıtını verdim. Dikiz aynasından gerimizde kalan arabaları işaret ederken "O kadar arabayı seni tanıdığım için peşimize taktım. Arıkan'dan korkuma değil." dedi. Bir arabalara bir ona baktım. Uzay'a kilitlenmişti. "Aslında en başından beri çok güzel bir aile olabilirdik." deyince konun ne ara buraya geldiğini bilmediğim için kalakaldım. "Ama geç değil. Hala çok güzel bir aile olabiliriz."

Reddetmek adına "Asil," dediğimde sözümü bölerek "Baykal öldü." dedi.

Dikiş aynasını siktir edip direkt kendisine baktığımda "Ne ara öldürdün?" diye soruverdim. Gayet sakin bir tavırla direksiyona parmaklarını vurdu. Ardından vites topuzunu tutarken "Dün kapına gelmeden önce." dedi. Omuzlarım düştü. Önüme dönüp koltuğa yaslandığım esnada "Nasıl öldürdün?" dedim.

"Gerçekten mi?" dedi, memnuniyetsiz bir edayla, "Gerçekten benden hesap mı soruyorsun? Onları söyledikten sonra hayatta kalabileceğine nasıl inanabilirsin Mara?"

"Onu demiyorum." diyerek dikiz aynasından kendisine baktım. "Ne şekilde öldürdün. Ondan bahset." 

Bir müddet düşündükten sonra konuşmak için dudaklarını araladı. Ardından çok geçmeden geri kapadı. Bunu birkaç kez daha yaptığında "Hadi." dedim ama "Bilmesen daha iyi olacak." deyip sustu.

"Hayal gücüme mi bırakıyorsun?"

"Evet." dediğinde iç çektim. Biz tanışalı neredeyse beş yıl oluyordu. Onu tanıyordum. Öldürdüm diyorsa öldürmüştür. Üstümden kalkan yüke binaen Uzay'a sıkı sıkıya sarıldım. Kınayan bir edayla "Yine de telefonumu atman yanlıştı." dedim. Sona doğru bana bakmasıyla dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Arıkan bitene kadar durmayacağını söyledin." arabayı gitgide yavaşlattığı esnada olumlu mırıltılar çıkararak durduğunda geldiğimiz yere baktım. Bizi iki katlı beyaz bir eve getirmişti. Gerek üstü gerek etrafı beyazlıkla kaplıydı. Çevresinde hiçbir yapıt olmayan evde göz gezdirdiğim vakit "Arıkan'ı bana bırak." dedi. İntikamı o kadar içselleştirmiştim ki hiç düşünmeden reddetmek için dudaklarımı araladım. Fakat sonra çok yorulduğumu hissettiğim için duraksadım. Her geçen gün daha çok yıpranıyordum. Geçen gün markette ilk defa insan olduğumu hissetmiştim. O gün huzurluydum da. Sessiz kalmayı sürdürdüğümde "Sen sadece Uzay'la kal." dediğini duydum. "Gerisini ben hallederim."

"Bir tek Uzay'la mı kalacağım?" dedim, dudaklarımı ıslatırken, "Öyleyse bir de jigolo yollasan iyi olur. Çünkü biliyorsun her kadının ihtiyaçla," '-rı vardır.' diyeceğim sırada yanaklarımı tutup dudaklarıma kapandı.

Üst dudağımı bir ya da iki kere emerek alnını alnıma yasladığında yutkundum.

"Benimle de kal."

Derin derin nefes alırken bir dudaklarına bir gözlerine bakıyordum. Başımı sallayacağım sırada elini Uzay'la karnım arasına götürüp yerleştirdi. Nefesimi tuttuğumda "Mara," dedi, buruk bir ifadeyle, "O geceyi bir daha yaşamak istemiyorum."

"Seni aldatmadım." diye açıkladığımda hala yanağımda duran elini çeneme sardı. Baş parmağıyla dudağımı kapatırken "Biliyorum." dedi. "Başkasıyla birlikte olacağını söylemiştin. Gizli saklı yapmadın. Bu daha çok can sıkıcı. Böyle olunca sana hayatta sahip olamayacağımı anlıyorum. Huzursuz ediyor." 

Yanağını sardığımda bir anlık yüzünü oraya yaslar gibi oldu. Merakla "Huzursuz eden ne?" diye sordum. Elini karnıma iyice sararak bana yaklaştığı esnada diğer bileğini tuttum ve dudağımın üstündeki parmağını oradan uzaklaştırdım. "Her an gidebilecek olduğunun farkında olmak." dediğinde alt dudağını kavradım. Emmeye başladığımda çok geçmeden karşılık verdi.

Lafının üstüne bir şey söylemedim. Sadece öpüştük.

Ne Demek 'Bitti' ? ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin