Mara'dan (birkaç gün sonra)
"Bazen ipin ucunu nerede kaçırdığımı düşünüyorum."
"Peki ya sonra?"
Dikiz aynasından bana baktığını hissetsem de aldırış etmeden dışarıyı izlemeye devam ettim. "Sanırım eve geldiğin ilk günün akşamı, yıldırımdan korktuğun için yanıma geldiğinde kaçırdım." bir an için duraksadığında avucumun içindeki peçeteyi sıktım, "'Bu gece burada uyuyabilir miyim?' diye sorduğunda seni odana geri yollamamalıydım Mara." demesiyle birlikte koltuğa yaslandım. Bu defa ön cama dönmüştüm. Dışarısı karanlıktı. Fakat, bulunduğumuz uçurum öylesine İstanbul'u görüyordu ki karanlığı delicesine gölgeleyebiliyordu. "İzin vermeliydim."
"Öyle düşünme." dedim, iç çekerek, "O yaştaki kimse sürpriz yumurtadan çıkan bir kardeşi istemezdi." sözlerime karşın başını olumsuz anlamda sallayarak geriye yaslandı. Abim yılların savaşını şu an içinde yaparken ben önüme dönerek İstanbul'un görünen kadarında evimi aramaya başladım. Yollarını unuttuğum bir evi bulmam zor da olsa merakla bakındım.
"Korhan neydi peki?" sorusuna karşın ister istemez huzursuzca suratımı ekşittim. Sanki yine mide öz suyum boğazıma kadar yükseliyordu. "O senin için bir durak mıydı?" bugün benimle ilgili bir şey öğrenmesiyle birlikte hayatımdaki farkındalığı artmıştı ama Korhan konusunda o kadar yanlış ilerleme kaydediyordu ki bu işimi kolaylaştırmaktan başka bir şeye yaramıyordu. "Asil'le ayrıldıktan sonra onu yara bandı olarak mı kullandın?"
"Yara bandı demeyelim de," diye girdim söze, dikiz aynasından onu izlediğim esnada "Ne diyelim?" der gibi baktığını gördüm, "Başka bir erkeğe şans verirsem Asil'i unutacağımı düşündüm, diyelim."
"Yara bandı yani?"
Bu sıfatta direttiğinde bir müddet suratını inceledikten sonra başımı olumlu anlamda sallayarak "Yara bandı." diye tekrarladım. Yanlış yaptığımın altını çizmek istercesine başını yaptığımı onaylamaz bir şekilde salladı. Dışarıya bakarken "Ona yanlış yaptın." da dedi.
"Abi..." diye mırıldandığımda "Duygularıyla oynamamalıydın." diyerek adeta Korhan'ın masum olduğu bir paralel evrende onu savunmaya başladı. Dayanamayarak yeniden ağzını açtığında "Korhan umurumda değil." diye konuşarak elimi karnımın üstüne sardım. Orada var olan minik şey yüzünden iki gündür kusmaktan helak olmuştum. Uzay'a hamileyken bu kadar kötü olduğumu hatırlamıyordum. Karnımı okşadığım sırada derin bir nefes alıp verdim. "Bizimkilere söyleme, olur mu?" dediğimde olumlu mırıltılar çıkardı.
Aklıma birdenbire gelen soruyla kafamı kaldırıp ona baktım. "Neden konteynerların oraya geldin?" diye sorduğumda bana döndü. Bir karnıma bir yüzüme bakarken "Seni en son Mehtap'ın cenazesinde gördüm." dedi, buruk bir tınıyla, "Özledim. O yüzden oraya geldim. Nereden bilebilirdim ki tek kişi bıraktığım kardeşimi iki kişi bulacağımı."
Konteynerlar diye bahsettiğim o yerde zaman zaman bana yardımcı olabilecek kişilerle buluşuyor zaman zaman -çoğu zaman- bir konteynerın içinde araştırma yaparken gündümüzü gece ediyordum. Bugünse Arıkan'ın geldiği sırada bir yere çökmüş kusuyordum. Fenalaştığımda beni hastaneye götürmüştü. Orada yapılan birkaç tetkik sonucunda da hamile olduğumu öğrenmiştim. Sonra abimin "Asil'den mi?" sorusuyla dumura uğramıştım. Çünkü ne o ne diğerleri; kimse Asil'i bilmiyordu. Söylememiştim. Neyse ki o endişelenmeyeyim diye bana "Babam peşine adam takmış. Onlardan öğrendim." diye açıklama yapmıştı. Babama ise bu konuda haber gitmemişti. Her gün geceyi Asil'in evinde geçirdiğimi bilmiyordu, Uzay'ı da aynı şekilde. Anlaşılan babamın bizim evde oturttuğu hiyerarşi gün geçtikçe bozuluyordu. Zira eve bilgiler abimden geçip öyle geliyordu. Abim ise belli ki bilgileri süzgeçten geçiriyordu.