altmış dört

1K 93 5
                                    

Mara'dan 
24 saat sonra

Kapıya art arda vururken oluşan gürültüye karşın suratımı buruşturdum. Nitekim uzun vadede açılmayınca vurmaya devam ettim. Durumun can sıkıcılığı, kapının ardında olmama rağmen beni bile geriyordu. Bahçedeki birkaç korumanın bana doğru geldiğini duyumsayınca başımı o tarafa çevirdim. Böylelikle önce durdular sonra gerisin geri gittiler. Beni uyarmaya hiçbirinin cesareti yetmezken zile uzandım. Onu bir kez daha çaldım. Akabinde yeniden kapıya vurmak için yumruğumu havaya kaldırdım ama bu defa kapı açıldığından elim boşlukta sallanmıştı.

Asil'le göz göze gelince doğruldum. Uykuluydu. Dünkü tartışmamızdan bu yana hiç konuşmamıştık. Açtığı kapıdan içeri girerken "Babam nerede?" diye sordum. 

"MİT binasındadır." diye yorgun argın yanıt verdi ve arkamdan kapıyı kapadı. 

Ona dönerek "Biyolojik olanından bahsetmiyorum." dediğimde hiç düşünmeden "Senin başka baban yok." dedi. Yanımdan geçip gittiğinde onu takip etmeye başladım. "Aslında genel olarak senin baban yok. Annen de yok. Hatta abim veya kardeşin de yok. Biz varız. Uzay ve ben." diyerek kendini salondaki koltuğa attı. Sırtını arkasında kalan yüzeye yaslayıp koltukta kaydığında bu tavrına karşın söylendim.

"Gecenin bu saatinde bunları dinlemeye gelmedim." dedim, sert bir üslupla, "Buna vaktim de yok. Baykal nerede? Bana ondan haber ver."

Gözlerini aralamak suretiyle karnıma bakarak "Bir de o var." dediğinde sıkıntıyla iç çektim. Belli ki dün uyuyamamıştı. O yüzden şu an kendinde değildi. Besbelli uyku sarhoşu olmuştu. Aldığım nefesi geri verirken "Bugün Arıkan'la buluştuk." dedim. "Öyle mi?" der gibi bakmakla yetindi.

"Mesafeliydi." deyip salona üstünkörü bakındım. Koca camın önündeki oyuncaklar hariç her şey yerli yerindeydi. "Sorunu az buçuk anlayabildim tabii ama neden sessiz kaldığına anlam veremedim."

"Annesini mi arıyor?"

Başımı belli belirsiz aşağı yukarı sallarken vazolara ilerledim. Her birini kaldırarak içini kontrol etmeye başladığımda "Ne yapıyorsun?" demesiyle hızlandım. Ayılıyor gibiydi. O beni engellemeden terslik olup olmadığını kontrol etmek için her yere bakmaya başladım. Dolap içlerine, kenarlarına, altlarına; masaya ve koltuklara aynı şekilde.

"Mara." dediği sırada perdeyi çektim. Pencerenin kenarlarına bakındım. Hiçbir yerde bir böcek göremeyince az da olsa rahatlayarak arkama döndüm. Ancak dibimde Asil'i görünce irkilmiştim.

"Senin burada ne işin var?" diye üste çıktığımda "Ne arıyorsun?" dedi.

"Asil," diyerek etrafta bir kez daha göz gezdirdim. Herhangi bir insan yoktu. Her şeye rağmen emin olamayarak Asil'e yaklaştım ve kısık sesle "Arıkan'ı oyalayacağım. Gidin buradan." dedim.

Asil duruma ayak uydurarak "O niyeymiş?" diye kısık sesle sorduğunda gözlerine baktım. Fazla yakın olduğumuz için geri çekilmek adına biraz arkaya doğru gidecekken ayaklarıma baktığı için durdum. Sanki hamlelerimi ölesiye biliyordu. Yüzüne bakmaktan kaçınarak "Arıkan senin bana yardım ettiğini düşünüyor." dedim.

"Ne var bunda?" sorusuyla "Gerçekten mi?" der gibi suratına baktım. Bu defa yakınlığa aldırış etmeden "Bugünden beri onun telefon görüşmelerini kontrol ediyordum. Fazla masumaneydi. Ardından kendisiyle görüşmek için  buluşma ayarladım. Orada başka bir telefon kullandığını fark ettim. Modelleri aynı ama başka. Detaylıca araştırdığımda," derken sözümü böldü.

"O telefona da girdiğimde," diye düzeltti beni.

"Her neyse." diyerek geri çekildim. Uzaklaşmamı konuşmanın şiddetine yedirmeyi becerdim. Asil hiç oralıklı olmamıştı. "Arıkan annesini değilse bile babasını senin kaçırdığına emin."

"Babasını öldürmeyecek miydi zaten?"

"Öyleydi." dedim, düşüncelere dalarak, "Öyleydi ama fikrini değiştirmiş."

"Soyunu kurutmaya yemin ettiğini fark etmiştir." dediğinde "Olabilir." diye mırıldandım. Akabinde hiç durmadan "Baykal'ı bu gece öldür." dedim. Asil bu duyduğuna zerre şaşırmadan kabul ettiğinde ölüm konusunun bu kadar normalize edilmesi karşısında silkelendim.

"Bu evden de gidin." deyip arkamı döndüm. "Arıkan seninle ilgili hoş planlar kurmuyor. Anladığım kadarıyla depolarını gezdiriyor. Bu evin etrafında ise adamları var. Acele etsen iyi olur." son sözümü de söyleyerek kapıya ilerlediğim esnada sessiz kaldığını fark edince el mecbur ona yöneldim. "Bir şey demeyecek misin?"

Bir müddet yere baktı. Sonrasında kafasını kaldırarak karnıma. "Siz," dedi, karnımdakiyle bana hitaben, "Kalacaksınız ama biz gideceğiz. Doğru mu anladım?"

Söylediklerinde haz etmediğini gerek surat ifadesinden gerek tonlamasından anlasam da bunun böyle olmadığını anlatmak için dudaklarımı araladım. Konuşmama gerek olmadığını belirtmek için elini kaldırsa da dinlemedim. "Arıkan'a durumumu anlatırsam uzun vadede beni anlar. Hem farkında değil misin? Babası öldüğünde benden başka kimsesi kalmayacak."

 "Bitti mi?" dediğinde afalladım.

"Bitti anlaşılan," derken merdivenlere yöneldi. "Kaçmak huyum değildir ama 'İlla kaçman lazım' diyorsan valizini hazırla, öyle gel Mara. Sizsiz hiçbir yere gitmem."

Ne Demek 'Bitti' ? ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin