4. Bölüm

2.7K 134 55
                                    


   "Ahenk şu adama bak oha! Bunu mu öptün yani?"

Aşkım'ın iki karış açık kalan ağzını bantlamamak için kendimi zor tutuyordum. Biraz daha devam ederse ağzından akan salyalar koltuğumu yıkamaya yetecekti. Ayrıca iki saniyede bir müstakbel geçici patronumu öptüğümü hatırlatıp, beni cinnetin eşiğine getiriyordu. Elindeki telefonu alıp ekranını kapattıktan sonra karşı koltuğa fırlattım.

"Yanlışlıkla öptüm, diyorum sana! Panikledim!"

Arka mahalleden duyulacak desibelde bir kahkaha attığında, yanımdaki yastıklardan birini suratına fırlattım. Zaten bu olayı bir hafta yatağıma yapışık şekilde tavanı izleyerek atlatabilmiştim.

"Eee kaç gündür ses yok mu seninkinden? Hani bir kez çalışacaktınız? Of ya hiç heyecanlı değil, filmlerde hemen ertesi gün başroldeki oğlan ilanı aşk ediyor."

Şimdi kafasına yastık yerine ağır bir cisim fırlatacaktım görecekti ilanı aşkı! Neden benim arkadaşım da her normal insan gibi, Arslan'ın hafıza kaybına uğrayıp son iki ayı -dolayısıyla beni- unuttuğunu söyleyerek içimi rahatlatmıyordu ki? Of, Aşkım dün ne yediğini bile düşünemiyordu bunu mu akıl edecekti?

Ona şiirsel küfürlerle dolu bir cümle kurmak için hazırlanıyordum ki, telefonum çaldı. Hayır, Arslan değildi. Demek ki böyle şeyler sadece filmlerde oluyordu.

"Güzel kızım, nasılsın?"

Annemin sesi kulağımı doldurduğunda sesindeki ton dikkatimi çekti. Eğer annemi tanıyorsam -ki 27 yıllık kızıydım- bir şeyler yumurtlayacaktı.

"İyiyim anneciğim, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Hatta çok iyiyim. Mine ablanla oturuyorduk. Seni överken aklıma geldin."

Överken mi? Yok artık, bir de övdüğünü alenen kabul mu ediyordu? Kesinlikle bunun altında bir şey vardı. Annem beni herkese överdi ama bunu asla kabul etmezdi. Olanı anlattığını söyleyerek konuyu kapatırdı.

"Anne, ne istiyorsun?"

"Of ya, sen de hemen anlıyorsun! Mine ablanın eltisinin bir oğlu varm..."

Konunun ne olduğunu çoktan anlamıştım. Bu kaçıncıydı yahu! Bu kadın beni evlendirmeden yakamdan düşmeyecek miydi acaba? Her gün bana ayrı bir kısmet buluyor ve her gün tarafımdan reddediliyordu, yine olacağı gibi...

"Hayır."

"Hayır falan yok! Önce bir dinle. Resimini gördüm masmavi gözleri var, dalyan gibi çocuk. Mine'nin kendi oğlu da varmış ama o biraz ketumdur ona kefil olamam dedi. İki kuzen yönettikleri bir şirket varmış, daha bir sürü şirket falan bir şey saydı da aklımda tutmadım. Anlattığına göre eğlenceli, tam senin anlaşacağın gibi biriymiş. 35 yaşındaymış. Bu akşam gidip çocukla bir yemek yemezsen sana annelik hakkını helal etmem. O kadar uykusuz kaldım ben seni büyütürken."

Of. Amma da güzel dramatize ediyordu. Halbuki kendisi anlatıyordu iki tane bakıcısı olduğunu ve beni çok rahat büyüttüğünü.

"Anne! Ben evlenmek falan istemiy..."

"Babana söylerim seni mirasından meneder dımdızlak kalırsın ortada. O oturduğun 2+1 evini ve arabanı da alırız, parklarda yatarsın."

Yok artık! Alt tarafı bir yemek için hayatımı söndürecekti resmen. Şaka yapıyor gibi görünebilirdi ama çok ciddi olduğunu biliyordum. Ama evlenmek falan istemiyordum ki! Ayrıca hiç sevmediğim, zorla tanıştırıldığım biriyle evlenmeyi hiç istemiyordum.

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin